AKP ve PKK nasıl oldu da aynı anda büyüdü?

Cevapla
Kullanıcı avatarı
moments
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
Mesajlar: 5033
Kayıt: 14 Ağu 2008, 19:14
Konum: Almanya
İletişim:

AKP ve PKK nasıl oldu da aynı anda büyüdü?

Mesaj gönderen moments » 19 Kas 2008, 19:59

Resim

AKP ve PKK nasıl oldu da aynı anda büyüdü?


Öncelikle şu sorular üzerine biraz düşünelim: AKP ve PKK hangi sürecin ürünü olarak ortaya çıktı ve güçlendi? Nasıl bu derece büyüyebildiler ve neden ikisinin büyümesi eş zamanlı oldu?

Bu sorular üzerine düşünmek, yaşanan süreci doğru analiz edebilmek, bugün gazete ve televizyonların sürdürdüğü psikolojik savaşa karşı durma ile bu savaş karşısında yılmamanın ilk şartı olacaktır.

Nevruz eylemlerinin içerik olarak diğer Nevruz eylemleriyle aynı olmasına rağmen, “Başkan Öcalan” sloganlarının atılmasına, Türk Bayraklarının yuhalanmasına, hatta Leyla Zana gibi isimlerin, Öcalan’ı, Barzani’yi, Talabani’yi Kürtlerin önderi ilan edip, ayrı devlet kurma isteğini yüksek sesle dillendirmesine rağmen hiçbir olay çıkmamışsa, tüm bunlara devletin müdahale etmesi gereken birimleri müdahale etmemişse, biraz düşünmek gerekiyor. Bu durumun hangi sürecin sonucu olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Hepsinin tek bir göstergesi vardır: PKK devlete hâkim olmuş, devlet kurumları bölücülük karşısında geri adım atmıştır. Bölücüler isteklerini Türk Devleti’ne kabul ettirmiş, kendisine engel olabilecek, müdahale edebilecek kurumları sindirmiştir. Nasıl sindirmiştir peki? AKP Hükümeti’yle birlikte sindirmiştir.


Şimdilerde bir “normalleştirme” saldırısının sürdüğünü görmek lazım. Her şey artık normal hale geldi; PKK’nın askerlerimizi şehit etmesi, PKK’nın büyük şehirlerde başlattığı (otobüslerin yakılması, karakolların taşlanması, kamu binalarının molotoflanması vb.) eylemler... Her gün bir DTP yöneticisinin PKK’yı ve Öcalan’ı öven devlet karşıtı demeçleri... Bunlar PKK cephesinde olanlar.

Bir de, tüm bunların önünü açan, bölünme sürecini hızlandıran AKP iktidarının icraatları var. AKP, PKK gibi bir eylem tarzına sahip olmasa da, hemen her gün devletin bir kurumuyla kavga ediyor. Her ikisi de, devletin temel kurumlarıyla anlaşamama noktasında birleşmekte.

AKP’nin iktidar olmasıyla, PKK’nın ve bölücülüğün siyasallaşması yani normalleşmesi doğrudan bağlantılı. ABD’nin Irak’ı işgal etmesi, Irak’ın başına bir Kürdün geçirilmesi, bölgede Kürt otonom bölgesinin kurulması tesadüf değil. Tüm bu olanlar, ABD’nin Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya karşı sömürgeleştirme saldırısının bir sonucu. Türkiye’de kurulmaya çalışılan rejim de, aynı şekilde ABD’nin sömürgeleştirme saldırısıyla doğrudan bağlantılı.

Haftalardır bir uyarıda bulunuyoruz. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru kritik bir sürece giriyor. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi engellenmezse, rejim değişecek, Türklere yaşam şansı tanımayacak bir rejim kurulacak. Bu konuda uyarıcı olmaya, yaşananların vahametini göstermeye çalışıyoruz.

Kurulmak istenen rejimin adı da hazır: Kürt-İslam Cumhuriyeti. Hem Şeriatçı, hem Kürtçü, hem de faşist bir rejim. Ve rejim yolunda önemli adımlar atılmış, devlete karşı önemli başarılar kazanılmıştır.

Geçtiğimiz günlerde, başını PKK’nın çektiği Nevruz eylemleri, bu anlamda önemli dersler içeriyor. Özellikle, 12 Eylül faşist rejimiyle büyük ivme kazanan Kürt- İslam sürecinin geldiği son noktayı göstermesi açısından önemli.

Nevruz eylemlerinden sonra, gazetelerin ve televizyonların Nevruzla ilgili yaptığı haberlerin birbirine benzerliğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Kürt -İslam çetesinin sözcülüğünü üstlenen gazeteler; attıkları manşetlerle doğrudan Türk Milleti’ni, Kürt bölücülüğüne karşı çıkan kurumları ve kişileri suçluyorlar, PKK’nın örgütlediği eylemleri meşrulaştırıyorlardı.


Şimdi herkes Tayyip Erdoğan’a, Öcalan’a “sayın” dediği için yükleniyor. Hani bizlere soracak olursanız; biz Tayyip Erdoğan’ın Öcalan’a bu şekilde hitap etmesine hiç şaşırmadık. Kürt sorunu ifadesini kullanıp devletin temel politikalarına karşı çıkan, sadece Türk kimliğini dışlamak için Türkiyelilik kavramını ortaya atan Tayyip Erdoğan değil midir? Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı ilk şeriatçı ve Kürtçü ayaklanmanın başını çeken Şeyh Said’in torunlarını, bugün kendisine danışman yapan Tayyip Erdoğan değil midir? Bugün Ordu’nun K. Irak’a müdahalesine engel olan ve yine Ordu’nun karşı çıkmasına rağmen, Irak’taki Kürt liderlerle görüşen Tayyip Erdoğan değil midir? Şimdi tüm bunları unutup; Öcalan’a “sayın” demesine şaşırılarak neden tepki gösterildiğini anlamak mümkün değildir. Bunu yapabilecek en uygun isim zaten Tayyip Erdoğan’dır. AKP için de, DTP için de alınacak tek bir önlem vardır: İkisini de kapatmak ve yöneticilerini yargılamak. İki partiyi kapatmak için de elde yeterli kanıt vardır. Tek eksik, yürekli, Atatürkçü, milliyetçi ülkesini gerçekten seven bir savcı ve Anayasa Mahkemesi üyeleridir. Türkiye kendisini korumak için bunu yapmak zorundadır. Bu iki partinin kapatılması, yöneticilerinin tutuklanması, ABD’nin kurmaya çalıştığı Büyük Kürdistan’ı
engellemenin tek yoludur.


Demokratikleşmenin değil, acziyetin göstergesi

Türkiye’yi Kürt-İslamcı bir çete yönetmektedir. PKK’nın tüm siyasal istekleri birer birer yerine getirilmektedir. Öcalan nerdeyse siyasi muhatap kabul edilmiştir. Ülkenin üniter yapısına, milli kimliğine sahip çıkacak kurumları sindirilmiş, milliyetçi kesimleri susturulmuştur.


Tek çözüm çok yönlü müdahale

İlk olarak, savaş halinin sürdüğünü kabul etmek zorundayız. Savaş hali devam etmektedir; ama Türk Devleti bu savaşta önemli mevziler kaybetmiştir. Hem sıcak mücadelede, hem de siyasal alanda bölücü hareket daha çok güçlenmiştir; ancak bu güçlenmenin tek nedeni Türk Devleti’nin geri adımlarıdır ve bölücü harekete karşı mücadelesinin hızını kesmesidir.

Özellikle Ordu, yapacağı her hareketi sorgulattığı ölçüde güç kaybetmektedir, geri adım atmaktadır.

Bölücülerin, Türk Devleti’nin iradesine boyun eğmesi için, daha elverişsiz duruma sokulması gerekir; ancak durum tam tersidir. Türk Devleti, elverişsiz koşullara doğru sürüklenmekte, Kürt bölücülüğü karşısında geri adım atmaktadır. PKK hem siyasi alanda hem de askeri alanda güç kazanmaktadır.

Kürt bölücülüğünü, siyasi dayanaklarını ortadan kaldırmadan ülke içinde ve dışında faaliyetlerini engellemeden, durdurmanın yolu yoktur. Ülke içinde AKP ve DTP’nin engellenerek, ülke dışında PKK’nın faaliyetlerini kolayca sürdürdüğü K. Irak Kürt bölgesine müdahale edilmesi şarttır. K. Irak’ta Kürt gruplarla görüşmek isteyen siyasilere izin verilmemeli, görüşenlerden hesap sorulmalıdır.
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!

çelik kapı çeyiz

Cevapla

“TARTIŞMA MEYDANI” sayfasına dön

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 54 misafir