ANADOLU ALEVİLİĞİNİN ATATÜRK, TÜRKLÜK, CUMHURİYET ve İNSAN S
Gönderilme zamanı: 19 Kas 2008, 15:57

ANADOLU ALEVİLİĞİNİN ATATÜRK, TÜRKLÜK, CUMHURİYET ve İNSAN SEVGİSİ
Alevilik , Bektaşilik , Kızılbaşlık .Anadolu kültürünün ayrılması parçaları olan bu kültürel topluluklar Anadolu’da özellikle Yavuz Sultan Selim zamanında gördüğü ayrılıkçı , faşist , dinci uygulamalara rağmen öz kültürlerini kaybetmemekte direnen bir çok Alevi yurttaşımız tarafından günümüze kadar sürdürülebilmiştir. Bir Anadolu ,Türkmen kültürü olan Alevilik özellikle son yıllarda kürtçü , mozaikçi akımların hedefi olmuş , Alevileri Türk kimliğinden soyutlama çabaları ayrılıkçı güçlerin politikası haline gelmiştir.
İbadethanelerinde(Cemevlerinde ) Türk Bayrağı ve Atatürk resmi eksik olmayan Alevileri başka bir etnik grup olarak gösterme çabaları uzunca süredir gündemi meşgul etmektedir.Oysaki Alevilik Türk Kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır.Laikliği ve Milliyetçiliği içinde barındıran bu kültür biz kemalistler açısından da büyük önem taşımaktadır .
Türkiye Cumhuriyeti’nin son günlerde Türk-Kürt çatışması içine sokulmak istendiği bir durumda bu oyundan istediği rantı elde edememeleri halinde bu oyunun hazırlayıcılarının yakında bir Alevi – Sünni çatışmasına yol vermek istemeleri muhtemeldir. Her türlü kürtçü , bölücü oyuna karşı Genel Başkanları tarafından uyarılıp “sakin” olması istenen Türk-İslam sentezci ülkücülerinde bu durumda Alevi vatandaşlara karşı kışkırtılması görünen tehlikedir. Özellikle 80 öncesi yaşananlar göz önüne alındığında yaşananların yanına dumanı hala tüten “Madımak katliamı” eklendiğinde görünen, her türlü gerici , sözde milliyetçi özde gerici saldırının hedefi laik cumhuriyet yanlısı öz Türk evlatları Aleviler olacaktır.
Aleviler bu durumda ne yapmalıdırlar ?
Aleviler özbenliklerine bağlı kalarak Türk olmanın verdiği bilinçle hareket ederek Türk yurdu olan Türkiye Cumhuriyeti’nin saflarında yerini almalıdırlar .Atatürk’e bağlılıklarını ,laik demokratik ulusal cumhuriyete bağlılıklarını tekrar ispat etmenin zamanı gelmiştir.
Bir akademisyen ağabeyimizin bu konuda güzel bir yazısı elime geçti .Bazı bölümlerini kesmek zorunda kaldığımız için ondan şimdiden özür dileriz.
Mustafa Aksoy’un “Türk Kültüründe Alevilik” adlı makalesinden alıntıdır .
Anadolu Aleviliği
Bilindiği gibi, Alevilik İran'dan Yugoslavya'ya kadar olan bir coğrafyaya yayılmıştır. Bu coğrafya parçası üzerinde ise Anadolu Aleviliği ayrı bir sosyal yapıyı arz eder. Meselâ Şapolya'ya göre, Anadolu Aleviliği İran Şiliğinden tamamen ayrıdır; yalnız Hz. Ali sevgisinde birleşirler, Türk Aleviliği Emevilerin Türklere baskısından doğmuştur ve "müslümanlığın haram ettiği bir çok kaideler, Türkmen ananesine ve töresine aykırı olduğundan müslümanlıkta bir reform yapmışlardır" der. Fığlalı'da alevileri Ehl-i Sünnet içinde mütala eder ve Şia ile yakınlıklarını sadece Hz. Ali'ye olan muhabbetlerine bağlar (I2). Bunun sonucu olarak Anadolu Türklüğüne has bir Alevilik anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu anlayış Anadolunun Türkleşmesinde ve vatan olmasında, özellikle Türk dilinin korunmasında çok önemli fonkisyonları yerine getirmiştir. Bu anlayışa bağlı olarak "Türk soyundan olmayan Bektaşiler dahi, inancın etkisiyle ayin ve erkanlarını, nefes" duvaz, ve deyişlerini Türkçe olarak dile getirmişler ve Türkçe yazmışlar. Türk dili Yunus Emre, Pir Sultan Abdal gibi Bektaşi ve Alevi Türk ozanlar sayesinde öz benliğini korumuş ve gelişmiştir. O halde Aleviliği mezhep açısından değil, Türklük açısından değerlendirmek, hem milliyetçilik, hem laiklik ilkeleri bakımından zorunludur (3). Dolayısıyla milli birliğimiz açısından Alevilik birleştirici ve bütünleştirici önemli fonksiyona sahiptir. Sosyal bilimciler özellikle sosyolog ve folklorcular bu fonksiyonun sağlıklı ifadesi için, Anadolu Alevi kültürünün kültür kalıplarını ortaya çıkarmak zorundadır. Bu kültürel kalıplarının bazılarına Nejat Birdoğan şöyle işaret ederek:
1- Anadolu Aleviliğinin törenlerinde içki vardır. Müzik ve raks (semah) vardır. Törenlere kadınlarda katılır. Müzik ve raks Türk aleviligi dışında yoktur.
2- Anadolu Aleviliğinin büyük bir kesiminde, örneğin: Tunceli, Pazarcık, Samandağ vb. Alevilerinde aile büyüklerinin sabah erkenden güneşin doguşuna dua edip, secdeye varıp kutsamaları var.
3- Alevilikte belli olgunluğa erişmeyip belli sınavlardan geçmeyen ne evlendiriliyor ne de Cem törenlerine alınıyor. Bu kuralları yerine getirenler ise kendi isteği ile Cem'den çıkamıyor ya da eşinden ayrılamıyor. Yazar bu kurulların Anadolu Aleviliğinin sadece Ali sevgisinden doğmadığını milli bir kültürün ifadesi olduğunu ve "Göçebe Oğuz, Batı'ya Anadolu' ya kendi tüzesini ve töresini de getirdi" (14)der.
Üçüncü maddede ifade edildiği gibi, Alevilik'te sosyal statü ve sosyal gruba üyelik verilmeyip kazanılmaktadır. Bu anlayış tamamen eski Türk geleneğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bilindiği gibi eski Türk geleneğinde isim almak dahi belirli kurullara bağlıdır. Herkes isim alamaz ve herkes istediği gruba üye olamaz. Eski Tüklerdeki ve Anadolu Aleviliğindeki bu anlayışı sosyoloji ilmine göre ifade edersek; insanlar statüye bir doguştan bir de kazanarak sahip olurlar. Diğer yanden gruba bir doğuştan (mesalâ aileye) bir de isteğe bağlı olarak üye olunur. Bunlardan ikinciler yani kazanılan statü ve isteğe bağlı gruba üyelik tamamen çağdaş sosyolojinin ifade ettiği ilmi bir anlayıştır.
Bilindigi gibi, çağdaş toplumlarda statüler doğuştan değil kazanılarak elde edilmekte, diger yandan günümüzde insanlar aile grubu hariç diğer gruplara doğuştan üye olmamaktadırlar. Sosyal gruba üyeliğin çeşitli şartlarını yerine getiremeyen insanlar istediği gruba üye olamaz.
Yusuf Has Hacib'de ünlü eseri Kutatgu Biliğ'de toplumdaki üç tabakadan bahsederek münevverlerin oluşturduğu tabakada beş sınıfı sayar; bunlar sıraya göre: Aleviler, Ulema, Otacılar, Yıldızcılar ve Şairler'dir.
Alevilerin Amacı ve Türklük
Günümüzde Alevilik bazı gruplar tarafından kullanılmaya çalışılmaktadırlar. Ancak aklı başında ve kültürel birikime sahip Aleviler bu konuda gayet dikkatlidirler. Mesela görüşme yaptıgımız Avukat Hasan Gülşan "Aleviliğin Türkçülük yönü ağır basar" dedi. Zikrettiğimiz kitabında 135. sayfada da amaçlarını şöyle ifade eder: "Vatana hizmet, Türk birliğine ve töresine sadakat, ileri, medeni, insanca yaşamaktır". Diğer yandan zikrettiğimiz tarihte görüşme yaptığımz Erzincanlı halk aşığı Yavuz Top'ta bu husustaki görüşlerini şöyle ifade etti: "Alevilik Türkler arasında yayılan; gelişen ve ortaya çıkan bir hayat felsefesidir. Dolayısıyla babadan gelmez. Alevilerin menfaatleri Türk milletinin menfaatlerinden ayrı düşünülemez; diğer yandan Kürtlerin menfaatleri de aynı değerlendirmeye dahildir ve Türk-İslam sentezini Hacı Bektaş yani Aleviler gerekleştimişlerdir".
Yavuz Top, yayınlanan bir yazısında (17) da Alevilikdeki "aşıklık" gelenegini eski Türlerden yani "şaman" geleneğinden geldiğini; Aleviliğin göçebe Türkmenler arasında yayıldığını ifade eder. Bir başka araştırıcıya göre de Aleviler "milliyetçi, Türkçü ve demokrat" (18) tır.
Sonuç olarak bize göre Alevilik ,laik , milliyetçi , toplumcu bir kültürdür .Herşeyiyle Türk kültürüdür, Atatürkçü bir kültürdür . Bu realiteyi aleviler daha iyi özümsemeli, herhangi farklı bir inanç veya mezhepten olan yurttaşlarımız ise gerçek Aleviliğin özünün bu olduğunun bilincine vararak toplumsal barışın “Ulus Bütünlüğü-Yurttaşlık Bağı” olarak sağlanması yönünde hareket etmelidirler.