IMF VE TÜRKİYE

Cevapla
Kullanıcı avatarı
moments
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
Mesajlar: 5033
Kayıt: 14 Ağu 2008, 19:14
Konum: Almanya
İletişim:

IMF VE TÜRKİYE

Mesaj gönderen moments » 19 Kas 2008, 16:29

IMF VE TÜRKİYE
imf.gif
imf.gif (14.96 KiB) 1050 kere görüntülendi
“Para” bulunduğundan bu yana Dünya’da önemli bir yer tutmaktadır. Avrupa’da ticari kapitalizmle bu önem iyice artmış, sanayi kapitalizmiyle de üst noktaya ulaşmıştır. Kapitalizmin doğasında bulunan küreselleşmeyle birlikte emperyalizme açılan kapı ise dünyadaki en büyük etkenin “sermaye” olduğunu göstermiştir. Bu yüzden, günümüzde devletlerin siyasal arenada gerçek güçlerini ekonomik durumları belirlemektedir. Türkiye için de geçerli olan durum budur. Ekonomik bağımsızlığın olmadığı ülkemizde, siyasal bağımsızlık da görünmez olmuş; emperyalistler tarafından sömürülen yarı sömürge bir ülke haline gelmişizdir. Bu durumun sebebini çok uzaklarda aramaya gerek olmadığı kanaatindeyiz. Kemalist Devrim her alanda bağımsızlığı hedefleyen, ekonomik bağımsızlığı ise anti kapitalizm ve onun çocuğu anti emperyalizmde gören bir anlayışa sahipti. Bu anlayışın günden güne yok edildiği şu günlerde, Türkiye’nin ekonomik büyümesinin sömürge ekonomisinin son hamleleri olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.

Konu ekonomik bağımsızlık olunca, Türkiye’nin en fazla dert yandığı konu, galiba IMF konusudur. Esasında IMF’yi değerlendirmeden önce emperyalizm kavramını iyice öğrenmemiz gerekiyor. Emperyalizm kapitalist sistemin görünürdeki son aşamasıdır, kapitalist toplumların kendi dışı toplumların ekonomilerini ele geçirmeleri, emperyalizmin en birincil amacıdır. Yani emperyalizm sanıldığının aksine sadece sömürgeci bir faaliyet değildir, daha çok ekonomiye dayanan merkantilizm dönemine dayanan sömürgeci faaliyetlerin son derece gelişmiş bir halidir. IMF’yi de emperyalizm noktasında incelemek tek doğru tercih olacaktır. Çünkü eldeki veriler bize göstermektedir ki, IMF büyük oranda Amerikan emperyalizminin emperyalist işlevini gören bir kurumdur. Sıcak para girişine yönelik alınan kredilerle devletlerin IMF’ye bağlı hale gelmesi, bu devletlerin Amerika’nın sömürgesi durumuna gelmesinden farksızdır. Çağdaş emperyalizm(!) olarak adlandırabileceğimiz bu durum, IMF ile işbirliğine giden tüm ülkeler için bu sonucu doğurmuştur.

IMF ile antlaşmaya varan hiçbir ülke ekonomisi aydınlığa çıkmamış, hiçbir devlette ilerleme kaydedilmemiş(sanayisel ve alt yapısal olarak durum böyledir), hiçbir ülkede sosyal adalet ve demokrasi rayına oturmamıştır. IMF’nin girdiği her ülkede ekonomiler iyice bozulmuş, dış borçlanma hat safhaya ulaşmış, sosyal yapılar bir bir yıkıma uğratılmış, cari açıklar rekorlar kırmış ve hiçbir zaman o devletlerin halkları refah içinde iyi bir hayat seviyesine ulaşamamışlardır. Arjantin’den Rusya’ya, Bolivya’dan Kolombiya’ya, Türkiye’den Meksika’ya kadar tüm bu devletler, IMF ile antlaşmalarında zararlı çıkmışlardır.

IMF’NİN TÜRKİYE’DEKİ AMACI NEDİR?

IMF ile antlaşmaya giden tüm devletler zarar verirken, IMF ve emperyalist kişi ve kurumlar durumdan hiç de rahatsız gözükmemişlerdir. Çünkü IMF’nin amaçları emperyalistlerin istekleri doğrultusunda gelişmektedir.

IMF’nin Türkiye’deki amaçları diğer ülkelerdekinden pek farklı değildir. Bu durumun tek sebebi, emperyalizmin nihai amacıdır. Emperyalizm, tüm dünya halklarını belirli bir burjuva sınıfa köle yapmak için mücadele vermektedir.IMF de emperyalizmin bu hedefi doğrultusunda çalışma yürütmektedir. Genel olarak ülkeleri borçlandırarak, onların ekonomik bağımsızlığı yok edilmek istenmektedir.

Tekrar Türkiye’ye dönecek olursak, IMF’nin Türkiye’de başarılı olduğunu söylemek doğru bir tespit olacaktır. Gerçekten de şu an Türkiye ekonomik olarak bağımsız bir ülke değildir, aksine yarı sömürge bir ülke konumunda iyice bataklığa sürüklenmektedir. Buna rağmen, IMF raporlarında Türkiye’de ekonominin iyiye gittiği, kişi başına düşen gelirin arttığı ve Türkiye ekonomisinin büyüdüğü söylenmektedir. Bu durumun sebeplerini analiz etmeden önce, günümüzün ideolojisi liberalizmi analiz etmemiz gerekiyor. Liberal bir sistemi sanayileşmemiş, kapitalizmi yaşayamamış ülkelerde uygulamanın en önemli getirisi sömürge ekonomisidir. Kadro Hareketi, bu gerçeği ilk fark edenlerdendir. Vedat Nedim Tör, liberalizme karşı yeni Türkiye’nin Millet İktisadına geçiş için mücadele verdiğini söylemektedir. Fakat IMF politikalarıyla bunun yapılamayacağı da görünen bir gerçektir. IMF’nin serbest piyasa üzerindeki işlevi de burada çıkmaktadır. IMF kendisine karşı çıkmayan sömürge ülkelerde serbest piyasa ekonomisiyle, ekonomiyi bataklığa sürüklemekte ve uluslar arası sermayenin bu ülkelerin ekonomisini avucuna almasına destek sağlamaktadır. Türkiye’nin zenginleşmiş gibi görünen durumun arkasında da bu vardır. Uluslar arası sermayenin ülkedeki tüm zenginlikleri ele geçirmesi elbette ki özelleştirme politikalarıyla sağlanmaktadır. Türkiye’nin en stratejik kurumları satılmaktadır, borsa üzerinden uluslar arası sermaye gecelik faizlerle bile milyon dolarlar kazanmakta ve ülkenin tüm değerleri kapitalistlere akıtılmaktadır. Bu durumdan tek karlı çıkan sadece uluslar arası sermayedir. Ulusal Sermaye demiyorum, çünkü Türkiye tipi ülkelerde ulusal sermayeden söz edemeyiz. KOÇ, SABANCI vb. tüm şirketlerin bağlı olduğu yer tıpkı IMF gibi emperyalizmdir.

Türkiye’de 4 büyük zengin varken, bu sayının 26’ya çıkmasıyla övünen hükümetin de IMF’nin politikaları doğrultusunda hareket ettiği gözükmektedir. Bu teorik olarak da pratik olarak da böyledir. Bütün bu ekonomik politikalar karşısında ise, Türkiye’de ezilen bir sınıf vardır. Bu sınıf, işçi-köylü,memur,öğrenci ayırt etmeden Türk Halk’dır. Türkiye zenginleşiyor belki de, fakat zenginleşen Türk Halkı değildir. Zenginleşen serbest piyasa ekonomisinin gerektirdiği şekilde sermayedelerdir. Bu yüzden büyük zengin sayısının 4’ten 26’ya çıkması doğaldır. Çünkü halkın zenginleşmesi söz konusu değildir. Çünkü, IMF’nin genel mantığı bu yöndedir. IMF hiçbir zaman borç verdiği, kredi verdiği ülkelerin mazlum halkını düşünmemiştir. Her zaman uluslar arası sermayenin tarafında yer alan IMF’nin serbest piyasacı tavrı da bunu desteklemektedir.IMF’nin Türkiye’den istediklerine bakarsak, daha doğrusu zorla dikta ettirdiği emirlerine bakarsak durumu daha netleştirebiliriz.Çiftçilerden devlet desteğinin kesilmesi, memurlara enflasyon oranında küçük zamlar yapılması, kamu işçisinin enflasyon altındaki zamlara ikna edilmesi, KİT’lerin özelleştirilme isteği, çitçinin önündeki kotaların artırılması, Türkiye’nin serbest piyasaya kapılarını açarak HALK’ın malları olan önemli stratejik kurumların satılması… Bütün bunlar IMF’nin istekleri doğrultusunda yapılmaktadır ve görülmektedir ki, bunların hiç birisi Halk çıkarına değildir.

Türkiye’de yabancı sermaye ve bunların işbirlikçi ortakları sözde Türk Sermayedeler zengin olurken, Türk işçisi patronların, Türk köylüsü IMF’nin; Türk insanı ise emperyalizm tarafından sömürülmektedir. Bütün bunlar olurken, Türk Devleti ekonomik olarak çöküşe uğramaktadır. Yabancıların elinde bulunan ekonomi, her zaman bağımsız bir devlet için tehdit oluşturacağı bile aşikarken, yarı sömürge Türkiye’nin neden hala emperyalizme göbekten bağlanma isteğini anlamak mümkün değildir. Bu dünya sisteminin bir sorunudur, bizdeki siyasetçilerin en büyük eksikliği(yurtsever gördüklerimizi kastediyorum, Tay yeap gibiler zaten emperyalizme göbekten bağlılar) de bu bozuk dünya sistemini kabul etmeleri ve bu sisteme entegre olarak da ulusal çıkarlarımızı savunabilme, ekonomimizi güçlendirme inancı taşımalarıdır.

Latin Amerika bunun sıkıntısını en fazla çeken bölgelerden bir tanesidir. Günümüzde, Latin Amerika devamlı gelişirken, halkın çıkarına uygun adımlar atılırken ve en önemlisi bunlar yapılırken ekonomik gelişme sağlanırken, daha da önemlisi bunları yaparken IMF karşıtı politikalar uygularken; Türkiye’yi yönetecek siyasetçilerin bu bozuk dünya sistemini sorgulamaları ve yönünü Mustafa Kemal gibi tekrar, yeniden sola çevirmeleri kaçınılmazdır. Çünkü Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi bozuk düzene sağlam çark olmaz. Bu yüzden, bozuk dünya sisteminin tüm gerici ve sömürgeci yapısı reddedilmeden, Türkiye ne bir adım öteye gidebilir ne de arzu edilen dünya sistemine kavuşabiliriz. Bu yüzden Türkiye bir anca önce Mustafa Kemal’in yaptığı şekilde kapitalizme karşı savaş vermelidir ve IMF politikalarını bir an önce, derhal bitirmelidir.



[/b]
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!

çelik kapı çeyiz

Cevapla

“TARTIŞMA MEYDANI” sayfasına dön

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 93 misafir