Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Ehl-i Beyt, hiçbir şahsı görmedikleri ve sezmedikleri halde, "Selam ve Allahın rahmet ve bereketleri, üzerinize olsun!" diyerek kendilerine selam verildiğini ve taziyede bulunulduğunu işittiler.
Ehl-i Beyt' te, selama aynı şekilde karşılık verdiler. Nereden geldiği bilinemeyen ses, şöyle konuştu: "Her can, ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, size ecirleriniz tamamile verilecektir.Kim, ateşten uzaklaştırılıp Cennete sokuldu ise, artık, o, muhakkak muradına ermiştir. Dünya hayatı, aldatma metaından başka bir şey değildir.
İyi biliniz ki: Her musibetin, Allah katında bir tesellisi, her ölenin, bir halefi, yerine geçeni, her vefat edenin de, bir bedeli vardır. Allaha sarılınız ve umacağınızı, Ondan umunuz! Asıl musibete uğrayan, sevaptan mahrum kalandır. Selam ve Allahın rahmet ve bereketleri üzerinize olsun!"
Hazret-i Ömer "Bu sözleri, Ehl-i Beyt'in hepsi, Mescidde bulunanlar ve yoldakiler işittiler!" demiştir. Hz. Ali "Bu seslenenin kim olduğunu biliyormusunuz?" diye sordu. "Hayır!" dediler. Hz. Ali "Bu, Hızırdır! Peygamberinizden dolayı size taziye ediyordur!" dedi.
Hz. Enes bin Malik "Ben, hiçbir zaman, Resul aleyhisselamla Ebu Bekir'in, Medine'ye gelip girdikleri günden daha ziyalı ve daha güzel olan bir gün görmedim! Ben, Resul aleyhisselamın vefatı gününe de, şahid oldum. Kendisinin, içinde vefat etmiş olduğu günden daha karanlık, daha sevimsiz bir gün de, görmedim!"
"Resulullahın, Medine'ye gelip girdiği gün, Medine'nin her şeyi aydınlanmış, vefat ettiği gün de, her şeyi kapkaranlık olmuştur!" diyerek, Peygaberimizin vefatında duyulan derin acıyı dile getirmiştir.
Eshabı kiram Hz. Ebu Bekir'e biat ettikten sonra ertesi Salı günü, Hz. Ebu Bekir, Mescidin Minberine çıkıp oturdu. Konuşmağa başlamadan önce, Hz. Ömer, ayağa kalktı. Allaha hamd-ü senada bulunduktan sonra "Ey insanlar! Ben, dün size kendinde olmadan bazı sözler söylemiştim. Onları, Allahın kitabında bulamadığım gibi, Resul aleyhiselamın da, bana o hususta bir sözü yoktu. Fakat, ben, Resul aleyhisselamın, bizden sonraya kalacağını ve işlerimizi, kendisi çekip çevireceğini sanıyordum.
Oysa ki, yüce Allah, Resulü vasitası ile doğru yolu gösteren bir Kitabı sizin içinizde bırakmış bulunmaktadır ki, ona sımsıkı sarılırsanız, Allah, onunla, doğru yolu Resulüne gösterdiği gibi, size de, doğru yolu gösterirdir.
Allah, Hilafet işinizi, sizin hayırlınız ve Resulullahın arkadaşı, Mağarada İki'nin İkincisi olan zat üzerinde topladı yoluna koydu. Kalkınız, ona biat ediniz!" deyince, daha önceki bi'atta bulunan bulunmayan herkes topluca Hz. Ebu Bekir'e umumi biat yaptılar.
Ehl-i Beyt' te, selama aynı şekilde karşılık verdiler. Nereden geldiği bilinemeyen ses, şöyle konuştu: "Her can, ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, size ecirleriniz tamamile verilecektir.Kim, ateşten uzaklaştırılıp Cennete sokuldu ise, artık, o, muhakkak muradına ermiştir. Dünya hayatı, aldatma metaından başka bir şey değildir.
İyi biliniz ki: Her musibetin, Allah katında bir tesellisi, her ölenin, bir halefi, yerine geçeni, her vefat edenin de, bir bedeli vardır. Allaha sarılınız ve umacağınızı, Ondan umunuz! Asıl musibete uğrayan, sevaptan mahrum kalandır. Selam ve Allahın rahmet ve bereketleri üzerinize olsun!"
Hazret-i Ömer "Bu sözleri, Ehl-i Beyt'in hepsi, Mescidde bulunanlar ve yoldakiler işittiler!" demiştir. Hz. Ali "Bu seslenenin kim olduğunu biliyormusunuz?" diye sordu. "Hayır!" dediler. Hz. Ali "Bu, Hızırdır! Peygamberinizden dolayı size taziye ediyordur!" dedi.
Hz. Enes bin Malik "Ben, hiçbir zaman, Resul aleyhisselamla Ebu Bekir'in, Medine'ye gelip girdikleri günden daha ziyalı ve daha güzel olan bir gün görmedim! Ben, Resul aleyhisselamın vefatı gününe de, şahid oldum. Kendisinin, içinde vefat etmiş olduğu günden daha karanlık, daha sevimsiz bir gün de, görmedim!"
"Resulullahın, Medine'ye gelip girdiği gün, Medine'nin her şeyi aydınlanmış, vefat ettiği gün de, her şeyi kapkaranlık olmuştur!" diyerek, Peygaberimizin vefatında duyulan derin acıyı dile getirmiştir.
Eshabı kiram Hz. Ebu Bekir'e biat ettikten sonra ertesi Salı günü, Hz. Ebu Bekir, Mescidin Minberine çıkıp oturdu. Konuşmağa başlamadan önce, Hz. Ömer, ayağa kalktı. Allaha hamd-ü senada bulunduktan sonra "Ey insanlar! Ben, dün size kendinde olmadan bazı sözler söylemiştim. Onları, Allahın kitabında bulamadığım gibi, Resul aleyhiselamın da, bana o hususta bir sözü yoktu. Fakat, ben, Resul aleyhisselamın, bizden sonraya kalacağını ve işlerimizi, kendisi çekip çevireceğini sanıyordum.
Oysa ki, yüce Allah, Resulü vasitası ile doğru yolu gösteren bir Kitabı sizin içinizde bırakmış bulunmaktadır ki, ona sımsıkı sarılırsanız, Allah, onunla, doğru yolu Resulüne gösterdiği gibi, size de, doğru yolu gösterirdir.
Allah, Hilafet işinizi, sizin hayırlınız ve Resulullahın arkadaşı, Mağarada İki'nin İkincisi olan zat üzerinde topladı yoluna koydu. Kalkınız, ona biat ediniz!" deyince, daha önceki bi'atta bulunan bulunmayan herkes topluca Hz. Ebu Bekir'e umumi biat yaptılar.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Mescidde bulunan Eshabı kirama Hz. Ömer'den sonra, Hz. Ebu Bekir şöyle konuştu:
"Size, doğruluğu tavsiye ederim, doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü, doğruluk, iyilikle bir aradadır. İkisi de, Cennettedir. Yalandan sakınınız! Çünkü, yalan, kötülükle bir aradadır. İkisi de, Cehennemdedir. Allah'dan af ve afiyet dileyiniz. Çünkü, hiç kimseye, Yakin'den sonra, af ve afiyetten daha hayırlısı verilmemiştir. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinize düşmanlık etmeyiniz. Birbirinizle ilişiğinizi kesmeyiniz.
Ey insanlar! Ben, sizin en hayırlınız olmadığım halde, size Emir oldum. İyi biliniz ki: Bana yapılan biatı, düşünmeden kabul etmiştim, bu ümmet arasında bir fitne ve fesad çıkmasından korktuğum içindi.
Allah'a yemin ederim ki: Ben, hiçbir gün veya gece, bunun, ne üzerine düşmüş, ne isteklisi olmuş, ne de, bu hususta Allah'dan gizlice veya açıkça bir dilikte bulunmuşumdur.
Emirlik hizmetinde, benim için bir rahatlık yoktur. Gücüm yetmeyen büyük bir işi, elimde olmayarak boynuma takmış bulunuyorum! Benim yerime, daha güçlü bir insanın seçilmiş olmasını ne kadar arzu ederdim!
Ey insanlar! Ben, ancak, Resulullahın izinde giden biriyim. Dinde, kendiliğimden bir şeyler ortaya çıkaracak değilim. Eğer, ben, vazifemi iyi yaparsam, bana yardım ediniz! Eğer, kötülüğe saparsam, beni doğrultunuz! Doğruluk, emanettir. Yalancılık ta, hıyanettir.
İnşaallah içinizdeki en zayıfınız, kendisinin hakkını alıncaya kadar benim yanımda en güçlünüz olacaktır! İnşaallah, içinizdeki en güçlünüz de, üzerine geçirdiği hakkı, kendisinden alıncaya kadar benim yanımda en zayıfınız olacaktır!
Ey insanlar! İyi biliniz ki: Allah'dan zillete müstahak kıldığı kavimden başka hiçbir kavim, Allah yolunda cihadı bırakmaz! Hiçbir kavmin kötülükleri yaygın hale gelmedikçe de, Allah, o kavmin bela ve musibetini yaygın hale getirmez.
Zalimler için ne yakın bir dost vardır, ne de, dinlenebilecek bir kayırıcı vardır! (Mü'min: 18)
Bu gün, her amel sahibi, gücünün yettiği ve kendisini yüce Allah'a yaklaştıracak ameli, onu işlemeğe güç yetiremeyeceği gün gelmezden önce, işlemeye baksın!
Ben, Allaha ve Resulüne itaat ettikçe, siz de, bana itaat ediniz. Allah'a ve Resulüne asi olduğum zaman, sizin bana itaat etmeniz gerekmez! Kendim ve sizin için Allah'dan mağfiret, yarlığanmak dilerim. Haydi, namazınızı kılmağa kalkınız! Allah, sizlere rahmet etsin."
"Size, doğruluğu tavsiye ederim, doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü, doğruluk, iyilikle bir aradadır. İkisi de, Cennettedir. Yalandan sakınınız! Çünkü, yalan, kötülükle bir aradadır. İkisi de, Cehennemdedir. Allah'dan af ve afiyet dileyiniz. Çünkü, hiç kimseye, Yakin'den sonra, af ve afiyetten daha hayırlısı verilmemiştir. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinize düşmanlık etmeyiniz. Birbirinizle ilişiğinizi kesmeyiniz.
Ey insanlar! Ben, sizin en hayırlınız olmadığım halde, size Emir oldum. İyi biliniz ki: Bana yapılan biatı, düşünmeden kabul etmiştim, bu ümmet arasında bir fitne ve fesad çıkmasından korktuğum içindi.
Allah'a yemin ederim ki: Ben, hiçbir gün veya gece, bunun, ne üzerine düşmüş, ne isteklisi olmuş, ne de, bu hususta Allah'dan gizlice veya açıkça bir dilikte bulunmuşumdur.
Emirlik hizmetinde, benim için bir rahatlık yoktur. Gücüm yetmeyen büyük bir işi, elimde olmayarak boynuma takmış bulunuyorum! Benim yerime, daha güçlü bir insanın seçilmiş olmasını ne kadar arzu ederdim!
Ey insanlar! Ben, ancak, Resulullahın izinde giden biriyim. Dinde, kendiliğimden bir şeyler ortaya çıkaracak değilim. Eğer, ben, vazifemi iyi yaparsam, bana yardım ediniz! Eğer, kötülüğe saparsam, beni doğrultunuz! Doğruluk, emanettir. Yalancılık ta, hıyanettir.
İnşaallah içinizdeki en zayıfınız, kendisinin hakkını alıncaya kadar benim yanımda en güçlünüz olacaktır! İnşaallah, içinizdeki en güçlünüz de, üzerine geçirdiği hakkı, kendisinden alıncaya kadar benim yanımda en zayıfınız olacaktır!
Ey insanlar! İyi biliniz ki: Allah'dan zillete müstahak kıldığı kavimden başka hiçbir kavim, Allah yolunda cihadı bırakmaz! Hiçbir kavmin kötülükleri yaygın hale gelmedikçe de, Allah, o kavmin bela ve musibetini yaygın hale getirmez.
Zalimler için ne yakın bir dost vardır, ne de, dinlenebilecek bir kayırıcı vardır! (Mü'min: 18)
Bu gün, her amel sahibi, gücünün yettiği ve kendisini yüce Allah'a yaklaştıracak ameli, onu işlemeğe güç yetiremeyeceği gün gelmezden önce, işlemeye baksın!
Ben, Allaha ve Resulüne itaat ettikçe, siz de, bana itaat ediniz. Allah'a ve Resulüne asi olduğum zaman, sizin bana itaat etmeniz gerekmez! Kendim ve sizin için Allah'dan mağfiret, yarlığanmak dilerim. Haydi, namazınızı kılmağa kalkınız! Allah, sizlere rahmet etsin."
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Eshab-ı kiram, sevgili Peygamberimizin mübarek kabrinin kazılması hususunda hazret-i Ebu Bekir'in hatırlattığı şu hadis-i şerife uydular: "Peygamberler, ruhlarını teslim ettikleri yerde defin olunurlar."
Ebu Talha hazretlerinin, Lahd şeklinde kazdığı kabr-i şerife, Çarşamba günü gece yarısına doğru defin edildi. Hazret-i Abbas'ın oğlu Kusem, kabirdeki hizmeti bitirip en son çıkan idi.
Peygamberimiz; Çarşamba gecesi yarılandığı sırada, kabre konulmuştur.
Hz. Aişe "Resulul aleyhisselamın nereye gömüldüğünü, Çarşamba gecesi gece yarısı gecenin de, sonuna doğru kürek seslerini işitinceye kadar öğrenemedik." demiştir.
Peygamberimizin kabrine, Hz. Ali, Fadl bin Abbas, Kusem bin Abbas ve Peygamberimizin azadlısı Şukran indiler.
Evs bin Havli, Hz. Ali'ye "Ey Ali! Allah aşkına, Resulullahın hizmetinden bizi de, nasiblendir!" diye and verdi. Hz. Ali "İn öyle ise!" dedi. O da, kabrin içine indi.
Bilal-i Habeşi, Peygamberimizin vefatından sonra ve gömülmesinden önce ezan okurken "Eşhedü enne Muhammedenresulullah" dediği zaman, Mescid, ağlayanların sesinden çınladı.
Peygamberimiz, kabre gömüldükten sonra, Bilal-i Habeşi, ezan okumayı bıraktı.
Hz. Aişe validemiz, rü'yasında, gökten üç ay'ın evine düştüğünü görmüş, bunu, babası Hz. Ebu Bekir'e anlatmıştı. Hz. Ebu Bekir "Sen, bunu, neye yordun?" diye sormuştu.
Hz. Aişe "Resulu aleyhisselamın bir oğlu olacağına yordum!" deyince, Hz. Ebu Bekir, susmuş sonra da "Eğer, rü'yan sadıksa, yer yüzü halkının en hayırlısı olan üçü, senin evine gömülecektir!" demişti.
Peygamberimizin vefat ettiği zaman, Hz. Ebu Bekir, Hz. Aişe'ye "Bu, senin rü'yada gördüğün üç ay'dan birisi olup onların en hayırlısı idi. ay'larının en hayırlı olanı, vefat etti!" dedi.
Sonradan, Hz. Ebu Bekir'le Hz. Ömer'in de, Hz. Aişe'nin evinde Peygamberimizin yanına gömülmeleri, Hz. Aişe'nin rü'yasını tamamiyle gerçekleştirmiştir.
Peygamberimizle Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in kabirleri Peygamberimizinki Kıbleye doğru biraz ileride olup Hz. Ebu Bekir'in başı, Peygamberimizin omuzları hizasında, Hz. Ömer'in başı da, Hz. Ebu Bekir'in omuzları hizasında bulunmaktadır..
Ebu Talha hazretlerinin, Lahd şeklinde kazdığı kabr-i şerife, Çarşamba günü gece yarısına doğru defin edildi. Hazret-i Abbas'ın oğlu Kusem, kabirdeki hizmeti bitirip en son çıkan idi.
Peygamberimiz; Çarşamba gecesi yarılandığı sırada, kabre konulmuştur.
Hz. Aişe "Resulul aleyhisselamın nereye gömüldüğünü, Çarşamba gecesi gece yarısı gecenin de, sonuna doğru kürek seslerini işitinceye kadar öğrenemedik." demiştir.
Peygamberimizin kabrine, Hz. Ali, Fadl bin Abbas, Kusem bin Abbas ve Peygamberimizin azadlısı Şukran indiler.
Evs bin Havli, Hz. Ali'ye "Ey Ali! Allah aşkına, Resulullahın hizmetinden bizi de, nasiblendir!" diye and verdi. Hz. Ali "İn öyle ise!" dedi. O da, kabrin içine indi.
Bilal-i Habeşi, Peygamberimizin vefatından sonra ve gömülmesinden önce ezan okurken "Eşhedü enne Muhammedenresulullah" dediği zaman, Mescid, ağlayanların sesinden çınladı.
Peygamberimiz, kabre gömüldükten sonra, Bilal-i Habeşi, ezan okumayı bıraktı.
Hz. Aişe validemiz, rü'yasında, gökten üç ay'ın evine düştüğünü görmüş, bunu, babası Hz. Ebu Bekir'e anlatmıştı. Hz. Ebu Bekir "Sen, bunu, neye yordun?" diye sormuştu.
Hz. Aişe "Resulu aleyhisselamın bir oğlu olacağına yordum!" deyince, Hz. Ebu Bekir, susmuş sonra da "Eğer, rü'yan sadıksa, yer yüzü halkının en hayırlısı olan üçü, senin evine gömülecektir!" demişti.
Peygamberimizin vefat ettiği zaman, Hz. Ebu Bekir, Hz. Aişe'ye "Bu, senin rü'yada gördüğün üç ay'dan birisi olup onların en hayırlısı idi. ay'larının en hayırlı olanı, vefat etti!" dedi.
Sonradan, Hz. Ebu Bekir'le Hz. Ömer'in de, Hz. Aişe'nin evinde Peygamberimizin yanına gömülmeleri, Hz. Aişe'nin rü'yasını tamamiyle gerçekleştirmiştir.
Peygamberimizle Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'in kabirleri Peygamberimizinki Kıbleye doğru biraz ileride olup Hz. Ebu Bekir'in başı, Peygamberimizin omuzları hizasında, Hz. Ömer'in başı da, Hz. Ebu Bekir'in omuzları hizasında bulunmaktadır..
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Peygamber efendimizin vefatından sonra, irtitad, dinden dönme hareketleri başladı. Bu hareketler büyük boyutlara ulaştı. Bunlarla mücadelede, Hz. Ebu Bekir'in büyük katkısı oldu. Eğer böyle dirayetli bir kimse olmasaydı tehlike bütün Arabistana yayılacaktı. Bunu için Hz. Aişe "Resulullahın ruhu kabz olununca, Araplar irtidad etti. Nifak, kabardı. Babamın üzerine çöken, dağların üzerine çökseydi, muhakkak, onları, ufatırdı!" demiştir.
Hz. Ebu Hüreyre de "Eğer, Ebu Bekir olmasaydı, Muhammed aleyhisselamın vefatından sonra Ümmet-i Muhammed, helak olurdu!" demiştir.
"Kendisinden başka ilah bulunmayan O Allaha nd olsun ki, Ebu Bekir, Halifeliği üzerine almasaydı, yüce Allaha ibadet eden olmazdı!" demiş ve bu sözünü, üç kerre tekrarlamıştır.
Ebu Reca'ül'Utaridi der ki "Medine'ye girince, insanların toplandıklarını ve bir adamın "Ben, Sana kurban olayım! Vallahi, sen, olmasaydın, muhakkak, biz helak olurduk!" diyerek bir adamın başını öptüğünü gördüm.
"Bu öpen ve öpülen kimdir?" diye sordum. "Mürtedlerle savaşından dolayı, Ebu Bekir'in başını, Ömer, öpüyor!" dediler."
Hz. Aişe de buyurdu ki: Babam, Arapların irtidad ettikleri günlerde kılıcını sıyırıp devesine binince, Hz. Ali, yanına vardı, devesinin yularından tuttu ve "Sana, Resulul aleyhisselamın Uhud savaşı gününde söylediğini söylüyorum: Sok kınına kılıcını da, kendini tehlikeye atıp bizi acı içinde bırakma! Vallahi, Senin başına bir felaket gelecek olursa, senden sonra, artık, İslamiyet, temelli düzelmez!" dedi." (Eğer halifeliğine karşı olsaydı, gidip ölmesini isterdi. Böylece halifelik için önü açılırdı.)
Yine Hz. Aişe o günleri şöyle anlatır: Resulullahın vefatı üzerine Arap kabilelerinden bir çokları irtidad ettiler, dinden döndüler.Yahudilik, Hıristiyanlık ve munafıklık ortaya çıkmağa başladı.
Müslümanlar, kış gecesinde yağmura tutulup dağılan koyunlara döndüler. Hatta o sırada, Mekkelilerin çoğu, İslamiyetten dönmeğe hazırlandılar. Süheyl bin Amr, Kabe'nin kapısına dikilerek Mekkelilere seslendi. Onlara etkili bir konuşma yaparak şüphelerini, dinden dönmelerini önledi.
İslam tarihinde, dini red etme, dinden dönme manalarında "irtica" geriye dönme, "mürteci" geriye dönen tabirleri bu hadiselerden sonra kullanılmaya başlandı.
Hz. Ebu Hüreyre de "Eğer, Ebu Bekir olmasaydı, Muhammed aleyhisselamın vefatından sonra Ümmet-i Muhammed, helak olurdu!" demiştir.
"Kendisinden başka ilah bulunmayan O Allaha nd olsun ki, Ebu Bekir, Halifeliği üzerine almasaydı, yüce Allaha ibadet eden olmazdı!" demiş ve bu sözünü, üç kerre tekrarlamıştır.
Ebu Reca'ül'Utaridi der ki "Medine'ye girince, insanların toplandıklarını ve bir adamın "Ben, Sana kurban olayım! Vallahi, sen, olmasaydın, muhakkak, biz helak olurduk!" diyerek bir adamın başını öptüğünü gördüm.
"Bu öpen ve öpülen kimdir?" diye sordum. "Mürtedlerle savaşından dolayı, Ebu Bekir'in başını, Ömer, öpüyor!" dediler."
Hz. Aişe de buyurdu ki: Babam, Arapların irtidad ettikleri günlerde kılıcını sıyırıp devesine binince, Hz. Ali, yanına vardı, devesinin yularından tuttu ve "Sana, Resulul aleyhisselamın Uhud savaşı gününde söylediğini söylüyorum: Sok kınına kılıcını da, kendini tehlikeye atıp bizi acı içinde bırakma! Vallahi, Senin başına bir felaket gelecek olursa, senden sonra, artık, İslamiyet, temelli düzelmez!" dedi." (Eğer halifeliğine karşı olsaydı, gidip ölmesini isterdi. Böylece halifelik için önü açılırdı.)
Yine Hz. Aişe o günleri şöyle anlatır: Resulullahın vefatı üzerine Arap kabilelerinden bir çokları irtidad ettiler, dinden döndüler.Yahudilik, Hıristiyanlık ve munafıklık ortaya çıkmağa başladı.
Müslümanlar, kış gecesinde yağmura tutulup dağılan koyunlara döndüler. Hatta o sırada, Mekkelilerin çoğu, İslamiyetten dönmeğe hazırlandılar. Süheyl bin Amr, Kabe'nin kapısına dikilerek Mekkelilere seslendi. Onlara etkili bir konuşma yaparak şüphelerini, dinden dönmelerini önledi.
İslam tarihinde, dini red etme, dinden dönme manalarında "irtica" geriye dönme, "mürteci" geriye dönen tabirleri bu hadiselerden sonra kullanılmaya başlandı.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Peygamberimizin vefatından sonra, münafıkların, Yehudilerin ve Hıristiyanların kışkırtmaları ile topluluklar halinde dinden dönmeler başladı.
Hz. Süheyl bin Amr, Kabe'nin kapısına dikilerek Mekkelilere seslendi.Onlara şunları söyledi:
"Ey Mekkeliler! Siz, Müslüman olanların sonuncusu oldunuz. Sakın irtidad edenlerin, Müslümanlıktan dönenlerin ilki olmayınız! Vallahi, yüce Allah, Resul aleyhisselamın buyurduğu gibi, bu işi, muhakkak tamamlayacaktır! Ben, Onu, şu bulunduğum yerde tek başına dikilerek, "Benimle birlikte La ilahe illallah deyiniz de, size bakarak Araplar dine girip Arap olmayanlar, size cizye ödesin! Vallahi, Kisra'nın ve Kayser'in hazineleri Allah yolunda harcanacaktır!" buyurduğunu işitmişimdir.
Alay edenlerin, zekat ve sadaka tahsildarı olduklarını gördünüz. Vallahi, geri kalanı da, vuku' bulacaktır! Vallahi, ben, iyi biliyorum ki: Güneşin doğması ve batması devam ettiği müddetce, bu din, devam edecektir. Aranızdaki o kişiler, sizi aldatmasın! Benim bildiğim bu işi, o kişiler de, bilir.
Fakat, Haşim oğularına olan kıskançlığı, onların kalblerini mühürlemiştir.
Ey insanlar! Ben, Kureyş'in, karada ve denizde en çok taşıtları bulunanıyım. Siz, Emir'inize itaat ediniz ve zekatlarınızı ona ödeyiniz.
Eğer, İslamiyet işi, sonuna kadar devam etmezse, ben, sizin zekatlarınızı size geri vermeğe kefilim! "dedi ve ağladı.
Bunun üzerine, halk, yatıştı.
Süheyl bin Amr, yaptığı tesirli konuşma ile Mekkelileri irtidaddan vazgeçirince, Mekke Valisi Attab bin Esid, ortaya çıkabildi.
Süheyl bin Amr, Bedir Savaşına, müşriklerle birlikte katılıp esir edildiği zaman, Peygamberimizin, Hz. Ömer'e, onun hakkında "Yermeyeceğin bir Makamda dikilip halka hitapta bulunması da, memuldür!" Hadisi ile haber verdiği hoşa gidecek Makamdaki konuşmasından maksadının bu konuşması ve hizmeti olduğu anlaşıldı.
Hz. Ömer de, Süheyl'in konuşmasını işittiği zaman, Peygamberimizin, onun hakkında söylemiş olduğu sözü hatırlamış ve "Ben şehadet ederim ki: Sen, muhakkak Resulullahsın!" demekten kendini alamamıştır
Hz. Süheyl bin Amr, Kabe'nin kapısına dikilerek Mekkelilere seslendi.Onlara şunları söyledi:
"Ey Mekkeliler! Siz, Müslüman olanların sonuncusu oldunuz. Sakın irtidad edenlerin, Müslümanlıktan dönenlerin ilki olmayınız! Vallahi, yüce Allah, Resul aleyhisselamın buyurduğu gibi, bu işi, muhakkak tamamlayacaktır! Ben, Onu, şu bulunduğum yerde tek başına dikilerek, "Benimle birlikte La ilahe illallah deyiniz de, size bakarak Araplar dine girip Arap olmayanlar, size cizye ödesin! Vallahi, Kisra'nın ve Kayser'in hazineleri Allah yolunda harcanacaktır!" buyurduğunu işitmişimdir.
Alay edenlerin, zekat ve sadaka tahsildarı olduklarını gördünüz. Vallahi, geri kalanı da, vuku' bulacaktır! Vallahi, ben, iyi biliyorum ki: Güneşin doğması ve batması devam ettiği müddetce, bu din, devam edecektir. Aranızdaki o kişiler, sizi aldatmasın! Benim bildiğim bu işi, o kişiler de, bilir.
Fakat, Haşim oğularına olan kıskançlığı, onların kalblerini mühürlemiştir.
Ey insanlar! Ben, Kureyş'in, karada ve denizde en çok taşıtları bulunanıyım. Siz, Emir'inize itaat ediniz ve zekatlarınızı ona ödeyiniz.
Eğer, İslamiyet işi, sonuna kadar devam etmezse, ben, sizin zekatlarınızı size geri vermeğe kefilim! "dedi ve ağladı.
Bunun üzerine, halk, yatıştı.
Süheyl bin Amr, yaptığı tesirli konuşma ile Mekkelileri irtidaddan vazgeçirince, Mekke Valisi Attab bin Esid, ortaya çıkabildi.
Süheyl bin Amr, Bedir Savaşına, müşriklerle birlikte katılıp esir edildiği zaman, Peygamberimizin, Hz. Ömer'e, onun hakkında "Yermeyeceğin bir Makamda dikilip halka hitapta bulunması da, memuldür!" Hadisi ile haber verdiği hoşa gidecek Makamdaki konuşmasından maksadının bu konuşması ve hizmeti olduğu anlaşıldı.
Hz. Ömer de, Süheyl'in konuşmasını işittiği zaman, Peygamberimizin, onun hakkında söylemiş olduğu sözü hatırlamış ve "Ben şehadet ederim ki: Sen, muhakkak Resulullahsın!" demekten kendini alamamıştır
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Peygamberler bilmediğimiz bir hayat ile kabirlerinde diridirler. Evliya ve şehidler de diridiler. Diri olmaları sözde değildir. Tam olarak diridirler. İmran suresi 169. Ayet-i kerimesinde mealen; "Allahü teâlâ yolunda öldürülenleri ölü sanmayınız! Onlar, Rablerininin yanında diridirler. Rızıklandırılmaktadırlar" buyurdu.
Bu ayet-i kerime, şehidlerin diri olduklarını bildirmektedir. Şehidler, başka Müslümanlar gibidirler. Onlardan bir üstünleri yoktur. Peygamberler, şehidlerden elbet daha ileride ve daha üstündür. İslam alimlerine göre her peygamber, şehid olarak ölmüştür. Resulullah efendimiz son hastalağında; "Hayber'de yemiş olduğum yemeğin acısını her zaman duyardım" buyurdu. Bu hadis-i şerif, Resulullah efendimizin şehid olarak vefat ettiğini bildiriyor.
Bu sebeple, Efendimizin bütün şehidler gibi kabrinde diri olduğu buradan da anlaşılıyor. "Buhari" ve "Müslim" de bildirilen hadis-i şerifde; "Mirac gecesinde, Musa'nın (aleyhisselam) kabri yanından geçirildim. Mezarında, ayakta namaz kılıyordu" buyuruldu.
Başka bir hadis-i şerifde; "Allahü teâlâ, toprağın peygamberleri çürütmesini haram etmiştir" buyruldu. Bunun doğru olduğunu, alimler sözbirliği ile bildirmektedir. "Buhari" ve "Müslim"de; "Allahü teâlâ, Mirac gecesinde, bütün peygamberleri, Peygamberimize gönderdi. Onlara imam olup, iki rek'at namaz kıldılar" yazılıdır.
Namaz kılmak, rüku ve secde yapmakla olur. Bu haber, diri olarak, cesed ile, beden ile kıldıklarını gösteriyor. Musa aleyhisselamın kabrinde namaz kılması da, bunu göstermektedir. "Mişkat" kitabının son cildinde Mirac babının birinci faslı sonunda; Müslim'den alarak Ebu Hüreyre'nin bildirdiği hadis-i şerifde; Allahü teâlâ bana gösterdi. Musa (aleyhisselam) ayakta namaz kılıyordu, zayıf idi. Saçları dağınık ve sarkık değildi. Şen'e kabilesinden bir yiğit gibi idi. İsa (aleyhisselam), Urve bin Mes'ud Sekafi'ye benziyordu" buyruldu.
Şen'e Yemen'de bulunan iki kabilenin ismidir. Bu hadis-i şerifler, Peygamberlerin, Rableri yanında diri olduklarını göstermektedir. Onların cesedleri (bedenleri), ruhları gibi latif olmuştur. Kesif, katı değildir. Madde ve ruh aleminde görünebilirler.
Bunun için, peygamberler, ruhları ve bedenleri ile görünebilirler. Hadis-i şerifde, Musa ve İsa aleyhisselamın, namaz kıldıkları bildiriliyor. Namaz kılmak, çeşitli hareketler yapmaktır. Bu hareketler beden ile olur. Ruh ile olmaz. Musa aleyhisselamı, "Orta boylu, eti az, zayıf, saçları toplu gördü" buyurması; ruhunu değil, bedenini gördüğünü gösteriyor
Bu ayet-i kerime, şehidlerin diri olduklarını bildirmektedir. Şehidler, başka Müslümanlar gibidirler. Onlardan bir üstünleri yoktur. Peygamberler, şehidlerden elbet daha ileride ve daha üstündür. İslam alimlerine göre her peygamber, şehid olarak ölmüştür. Resulullah efendimiz son hastalağında; "Hayber'de yemiş olduğum yemeğin acısını her zaman duyardım" buyurdu. Bu hadis-i şerif, Resulullah efendimizin şehid olarak vefat ettiğini bildiriyor.
Bu sebeple, Efendimizin bütün şehidler gibi kabrinde diri olduğu buradan da anlaşılıyor. "Buhari" ve "Müslim" de bildirilen hadis-i şerifde; "Mirac gecesinde, Musa'nın (aleyhisselam) kabri yanından geçirildim. Mezarında, ayakta namaz kılıyordu" buyuruldu.
Başka bir hadis-i şerifde; "Allahü teâlâ, toprağın peygamberleri çürütmesini haram etmiştir" buyruldu. Bunun doğru olduğunu, alimler sözbirliği ile bildirmektedir. "Buhari" ve "Müslim"de; "Allahü teâlâ, Mirac gecesinde, bütün peygamberleri, Peygamberimize gönderdi. Onlara imam olup, iki rek'at namaz kıldılar" yazılıdır.
Namaz kılmak, rüku ve secde yapmakla olur. Bu haber, diri olarak, cesed ile, beden ile kıldıklarını gösteriyor. Musa aleyhisselamın kabrinde namaz kılması da, bunu göstermektedir. "Mişkat" kitabının son cildinde Mirac babının birinci faslı sonunda; Müslim'den alarak Ebu Hüreyre'nin bildirdiği hadis-i şerifde; Allahü teâlâ bana gösterdi. Musa (aleyhisselam) ayakta namaz kılıyordu, zayıf idi. Saçları dağınık ve sarkık değildi. Şen'e kabilesinden bir yiğit gibi idi. İsa (aleyhisselam), Urve bin Mes'ud Sekafi'ye benziyordu" buyruldu.
Şen'e Yemen'de bulunan iki kabilenin ismidir. Bu hadis-i şerifler, Peygamberlerin, Rableri yanında diri olduklarını göstermektedir. Onların cesedleri (bedenleri), ruhları gibi latif olmuştur. Kesif, katı değildir. Madde ve ruh aleminde görünebilirler.
Bunun için, peygamberler, ruhları ve bedenleri ile görünebilirler. Hadis-i şerifde, Musa ve İsa aleyhisselamın, namaz kıldıkları bildiriliyor. Namaz kılmak, çeşitli hareketler yapmaktır. Bu hareketler beden ile olur. Ruh ile olmaz. Musa aleyhisselamı, "Orta boylu, eti az, zayıf, saçları toplu gördü" buyurması; ruhunu değil, bedenini gördüğünü gösteriyor
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
İmam-ı Beyheki buyurdu ki: "Peygamber mezara konduktan sonra, ruhları bedenlerine geri verilir. Biz onları göremeyiz. Melekler gibi, görünmez olurlar. Yalnız Allahü teâlânın keramet olarak ihsan ettiği seçilmiş kimseler görebilir." İmam-ı Süyuti'de böyle bildirmiştir.
Çok kimse, selamlara, kabr-i seadetten cevap verildiğini, çok zaman işitmişlerdir. Başka kibirlerden de, selamlara cevap verildiği çok işitilmiştir.
Hadis-i şerifte de; "Bana selam verilince, Allahü teâlâ ruhumu geri gönderir, ona cevap veririm" buyruldu.
İmam-ı Süyuti hazretleri buyurdu ki: "Resuullah, Cemal-i ilahiyi görmeğe dalmıştır. Bedendeki duyguları unutmuştur. Bir müslüman selam verince, mübarek ruhu, bu halden ayrılıp, beden duygularını alır. Dünyada, böyle olanlar da az değildir. Bir dünya işi veya ahıret işi aşırı düşünülürken, insan, yanında konuşulanı duymaz. Cemal-i ilahiye dalan kimse bir sesi işitebilir mi?"
Kadı İyad hazretleri "Şifa" da Süleyman bin Sühaym'dan rivayetinde; "Bir gece rüyada Fahr-i Kainat efendimizi gördüm; "Ya Resulallah! Gelip sana selam veren kimselerin selamını bilir misiniz?" dedim. "Evet bilirim ve onların selamını alıp cevap veririm" buyurdu.
Peygamberlerin, mezarlarında diri olduğunu bildiren hadis-i şerifler o kadar çoktur ki, birbirlerini kuvvetlendirmektedirler. Mesela, "Kabrimin yanında, benim için okunan salevatı işitirim. Uzak yerlerde okunanlar bana bildirilir" buyrulmuştur.
Bu hadis-i şerifi, Ebu Bekr bin Ebi Şeybe bildirmiştir. Bu ve bunun gibi hadis-i şerifler, altı büyük hadis imamının kitaplarında vardır.
Abdullah bin Abbas hazretlerinden İbn-i Ebi'd-dünya'nın haber verdiği hadis-i şerifde; "Bir kimse, bir tanıdığıının kabrine uğrayıp selam verse, meyyit onu tanır ve cevap verir. Tanımadığı meyyite selam verirse, meyyit sevinir ve cevap verir" buyuruldu.
Resulullah, dünyanın her yerinde, aynı zamanda salat ve selam edenlerin her birine ayrı ayrı nasıl cevap verir diye sorulursa, öğle vakti güneşin, bir anda binlerce şehre ışık salması gibidir, diye cevap verilir.
Çok kimse, selamlara, kabr-i seadetten cevap verildiğini, çok zaman işitmişlerdir. Başka kibirlerden de, selamlara cevap verildiği çok işitilmiştir.
Hadis-i şerifte de; "Bana selam verilince, Allahü teâlâ ruhumu geri gönderir, ona cevap veririm" buyruldu.
İmam-ı Süyuti hazretleri buyurdu ki: "Resuullah, Cemal-i ilahiyi görmeğe dalmıştır. Bedendeki duyguları unutmuştur. Bir müslüman selam verince, mübarek ruhu, bu halden ayrılıp, beden duygularını alır. Dünyada, böyle olanlar da az değildir. Bir dünya işi veya ahıret işi aşırı düşünülürken, insan, yanında konuşulanı duymaz. Cemal-i ilahiye dalan kimse bir sesi işitebilir mi?"
Kadı İyad hazretleri "Şifa" da Süleyman bin Sühaym'dan rivayetinde; "Bir gece rüyada Fahr-i Kainat efendimizi gördüm; "Ya Resulallah! Gelip sana selam veren kimselerin selamını bilir misiniz?" dedim. "Evet bilirim ve onların selamını alıp cevap veririm" buyurdu.
Peygamberlerin, mezarlarında diri olduğunu bildiren hadis-i şerifler o kadar çoktur ki, birbirlerini kuvvetlendirmektedirler. Mesela, "Kabrimin yanında, benim için okunan salevatı işitirim. Uzak yerlerde okunanlar bana bildirilir" buyrulmuştur.
Bu hadis-i şerifi, Ebu Bekr bin Ebi Şeybe bildirmiştir. Bu ve bunun gibi hadis-i şerifler, altı büyük hadis imamının kitaplarında vardır.
Abdullah bin Abbas hazretlerinden İbn-i Ebi'd-dünya'nın haber verdiği hadis-i şerifde; "Bir kimse, bir tanıdığıının kabrine uğrayıp selam verse, meyyit onu tanır ve cevap verir. Tanımadığı meyyite selam verirse, meyyit sevinir ve cevap verir" buyuruldu.
Resulullah, dünyanın her yerinde, aynı zamanda salat ve selam edenlerin her birine ayrı ayrı nasıl cevap verir diye sorulursa, öğle vakti güneşin, bir anda binlerce şehre ışık salması gibidir, diye cevap verilir.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Resulullah efendimiz; "Ben öldükten sonra, diri iken olduğu gibi anlarım" buyruldu. Başka bir hadis-i şerifde; "Peygambeler, kabirlerinde diri olup namaz kılarlar" buyruldu.
İbrahim bin Bişar hazretleri; "Hac ettikten sonra, kabr-i saadeti ziyaret için Medine'ye gittim. Hücre-i seadet önünde selam verdim. Vealeykesselam cevabını işittim" buyurmuştur.
Evliyanın büyüklerinden Seyyid Ahmed Rifai hazretlerinin ve bir çok velilerin Resulullah'a verdikleri, selamın cevabını işittikleri ve Ahmed Rıfai'nin, Resulullah'ın mübarek elini öpmekle şereflenmiş olduğu, çok sağlam kitpalarda yazılıdır.
İmam-ı Süyuti, kitabında; "Yüksek derecedeki veliler, peygamberleri ölmemiş gibi görürler. Peygamber efendimizin Musa aleyhisselamı mezarında diri olarak görmesi, bir mucize idi. Evliyanın da böyle görmeleri keramettir. Keramete inanmamak, cahillikten ileri gelir" buyurmaktadır.
İbn-i Hibban, İbn-i Mace ve Ebu Davud'un bildirdikleri hadis-i şerifde; "Cuma günleri bana çok salevat okuyunuz! Bunlar, bana bildirilir" buyruldu. "Öldükten sonra da bildirilir mi?" denildikde;
"Toprak, peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mü'min bana salevat okuyunca, bir melek bana haber vererek, ümmetinden falan oğlu filan, sana selam söyledi ve dua etti der" buyurdu.
Resulullah efendimiz diri iken, Eshabına, Allahü teâlânın bir rahmeti, büyük nimeti olduğu gibi, vefatından sonra da bütün ümmeti için büyük nimettir. İyiliklere sebeptir.
Bekir bin Abdullah Müzeni'nin rivayet ettiği hadis-i şerifde; Resul-i ekrem; "Hayatım sizin için hayırlıdır. Bana anlatırsınız. Ben de size anlatırım. Öldükten sonra vefatım da sizin için hayırlı olur. Amelleriniz bana gösterilir. İyi işlerinizi gördüğüm zaman, Allahü teâlâya hamd ederim. Kötü işlerinizi gördüğüm zaman, sizin için af ve magfiret dilerim" buyurdu.
Kasım bin Abbas hazretleri, Resulullah efendimizin defin hizmetiyle şerefleniyordu. Kabirdeki hizmet bitince en son o çıktı. Dedi ki:
"Resulullah'ın mübarek yüzünü en son gören benim. Kabrinde mübarek dudakları kıpırdıyordu. Üzerine eğilip kulak verdim. "Ya Rabbi! Ümmetim!.. Ya Rabbi! Ümmetim!.." diyordu.
İbrahim bin Bişar hazretleri; "Hac ettikten sonra, kabr-i saadeti ziyaret için Medine'ye gittim. Hücre-i seadet önünde selam verdim. Vealeykesselam cevabını işittim" buyurmuştur.
Evliyanın büyüklerinden Seyyid Ahmed Rifai hazretlerinin ve bir çok velilerin Resulullah'a verdikleri, selamın cevabını işittikleri ve Ahmed Rıfai'nin, Resulullah'ın mübarek elini öpmekle şereflenmiş olduğu, çok sağlam kitpalarda yazılıdır.
İmam-ı Süyuti, kitabında; "Yüksek derecedeki veliler, peygamberleri ölmemiş gibi görürler. Peygamber efendimizin Musa aleyhisselamı mezarında diri olarak görmesi, bir mucize idi. Evliyanın da böyle görmeleri keramettir. Keramete inanmamak, cahillikten ileri gelir" buyurmaktadır.
İbn-i Hibban, İbn-i Mace ve Ebu Davud'un bildirdikleri hadis-i şerifde; "Cuma günleri bana çok salevat okuyunuz! Bunlar, bana bildirilir" buyruldu. "Öldükten sonra da bildirilir mi?" denildikde;
"Toprak, peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mü'min bana salevat okuyunca, bir melek bana haber vererek, ümmetinden falan oğlu filan, sana selam söyledi ve dua etti der" buyurdu.
Resulullah efendimiz diri iken, Eshabına, Allahü teâlânın bir rahmeti, büyük nimeti olduğu gibi, vefatından sonra da bütün ümmeti için büyük nimettir. İyiliklere sebeptir.
Bekir bin Abdullah Müzeni'nin rivayet ettiği hadis-i şerifde; Resul-i ekrem; "Hayatım sizin için hayırlıdır. Bana anlatırsınız. Ben de size anlatırım. Öldükten sonra vefatım da sizin için hayırlı olur. Amelleriniz bana gösterilir. İyi işlerinizi gördüğüm zaman, Allahü teâlâya hamd ederim. Kötü işlerinizi gördüğüm zaman, sizin için af ve magfiret dilerim" buyurdu.
Kasım bin Abbas hazretleri, Resulullah efendimizin defin hizmetiyle şerefleniyordu. Kabirdeki hizmet bitince en son o çıktı. Dedi ki:
"Resulullah'ın mübarek yüzünü en son gören benim. Kabrinde mübarek dudakları kıpırdıyordu. Üzerine eğilip kulak verdim. "Ya Rabbi! Ümmetim!.. Ya Rabbi! Ümmetim!.." diyordu.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak,
O'nun mübarek kalbini okşarken, kendisine güzel huylar verdiğini de
saymakta, mealen; "Sen, güzel huylu olarak yaratıldın" buyurmaktadır.
Hz. İkrime buyuruyor ki: "Abdullah ibni Abbas'dan işittim: Bu ayet-i
kerimede, "Huluk-ı azim" yani güzel huylar, Kur'an-ı kerimin bildirdiği
ahlaktır. Ayet-i kerimede mealen, "Sen Huluk-i azim üzersin" (Kalem suresi:
4) buyruldu. Huluk-ı azim; Allahü teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak,
insanlar ile de güzel huylu olmak demektir. Çok kimselerin İslâm dinine
girmesine, Resulullah'ın güzel ahlakı sebebi oldu.
Sözleri gayet tatlı olup gönülleri alır, ruhları cezb ederdi. Aklı o kadar
çoktu ki, Arabistan yarımadasında, sert, inatçı insanlar arasında gelip, çok
güzel idare ederek ve cefalarına sabrederek, onları yumuşaklığa ve itaate
getirdi.
Çoğu, dinlerini bırakıp Müslüman oldu ve din-i İslâm yolunda, her şeylerini
feda ettiler. O'nun uğrunda mallarını, yurtlarını feda edip, kanlarını
akıttı.
Halbuki böyle şeylere alışık değildiler. Güzel huyu, yumuşaklığı, affı,
sabrı, ihsanı, ikramı o kadar çoktu ki, herkesi hayran bırakırdı. Görenler
ve işitenler seve seve Müslüman olurdu.
Hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir
çirkinlik, hiçbir kusur görülmemiştir. Kendisi için kimseye gücenmediği
halde, din düşmanlarına, dine dil ve el uzatanlara karşı sert ve şiddetli
idi.
Muhammed aleyhisselamın binlerce mucizesi göründü, bunu; dost-düşman herkes
söylerdi. Bu mucizelerin en kıymetlisi, edebli ve güzel huylu olması idi.
Ebu Sa'id-i Hudri hazretleri buyurdu ki: "Resulullah , hayvana ot verirdi.
Deveyi bağlardı. Evini süpürürdü. Koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının
söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yerdi.
Hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan
öte-beri alıp, torba içinde eve getirirdi.
Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam verirdi.
Bunlarla müsafeha etmek için, mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi,
beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı.
Her kim olursa olsun, çağrılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da,
hafif, aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı.
Güzel huylu idi. İyilik etmesini sever, herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü,
tatlı sözlü olup, söylerken gülmezdi. Üzüntülü görünürdü. Fakat, çatık kaşlı
değildi. Aşağı gönüllü idi. Fakat, kaba değildi.
Nazik ve cömert idi. Fakat, israf etmez, faydasız yere bir şey vermez,
herkese acırdı. Mübarek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey
beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, O'nun gibi olmalıdır."
Hz. Enes bin Malik buyuruyor ki: "Resulullah'a on sene hizmet ettim, birkere
üf demedi. Şunu niçin böyle yaptın, bunu niçin yapmadın buyurmadı."
Hz. Ebu Hüreyre buyuruyor ki: "Resulullah'a bir gazada, kafirlerin yok
olması için dua buyurmasını söyledik; "Ben, lanet etmek için, insanların
azab çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek ve insanların
huzura kavuşması için gönderildim" buyurdu."
Allahü teâlâ Enbiya sursinin 107. ayet-i kerimesinde mealen; "Seni, alemlere
rahmet, iyilik için gönderdik" buyuruyor.
O'nun mübarek kalbini okşarken, kendisine güzel huylar verdiğini de
saymakta, mealen; "Sen, güzel huylu olarak yaratıldın" buyurmaktadır.
Hz. İkrime buyuruyor ki: "Abdullah ibni Abbas'dan işittim: Bu ayet-i
kerimede, "Huluk-ı azim" yani güzel huylar, Kur'an-ı kerimin bildirdiği
ahlaktır. Ayet-i kerimede mealen, "Sen Huluk-i azim üzersin" (Kalem suresi:
4) buyruldu. Huluk-ı azim; Allahü teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak,
insanlar ile de güzel huylu olmak demektir. Çok kimselerin İslâm dinine
girmesine, Resulullah'ın güzel ahlakı sebebi oldu.
Sözleri gayet tatlı olup gönülleri alır, ruhları cezb ederdi. Aklı o kadar
çoktu ki, Arabistan yarımadasında, sert, inatçı insanlar arasında gelip, çok
güzel idare ederek ve cefalarına sabrederek, onları yumuşaklığa ve itaate
getirdi.
Çoğu, dinlerini bırakıp Müslüman oldu ve din-i İslâm yolunda, her şeylerini
feda ettiler. O'nun uğrunda mallarını, yurtlarını feda edip, kanlarını
akıttı.
Halbuki böyle şeylere alışık değildiler. Güzel huyu, yumuşaklığı, affı,
sabrı, ihsanı, ikramı o kadar çoktu ki, herkesi hayran bırakırdı. Görenler
ve işitenler seve seve Müslüman olurdu.
Hiçbir hareketinde, hiçbir işinde, hiçbir sözünde, hiçbir zaman, hiçbir
çirkinlik, hiçbir kusur görülmemiştir. Kendisi için kimseye gücenmediği
halde, din düşmanlarına, dine dil ve el uzatanlara karşı sert ve şiddetli
idi.
Muhammed aleyhisselamın binlerce mucizesi göründü, bunu; dost-düşman herkes
söylerdi. Bu mucizelerin en kıymetlisi, edebli ve güzel huylu olması idi.
Ebu Sa'id-i Hudri hazretleri buyurdu ki: "Resulullah , hayvana ot verirdi.
Deveyi bağlardı. Evini süpürürdü. Koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının
söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yerdi.
Hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan
öte-beri alıp, torba içinde eve getirirdi.
Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam verirdi.
Bunlarla müsafeha etmek için, mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi,
beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı.
Her kim olursa olsun, çağrılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da,
hafif, aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı.
Güzel huylu idi. İyilik etmesini sever, herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü,
tatlı sözlü olup, söylerken gülmezdi. Üzüntülü görünürdü. Fakat, çatık kaşlı
değildi. Aşağı gönüllü idi. Fakat, kaba değildi.
Nazik ve cömert idi. Fakat, israf etmez, faydasız yere bir şey vermez,
herkese acırdı. Mübarek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey
beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, O'nun gibi olmalıdır."
Hz. Enes bin Malik buyuruyor ki: "Resulullah'a on sene hizmet ettim, birkere
üf demedi. Şunu niçin böyle yaptın, bunu niçin yapmadın buyurmadı."
Hz. Ebu Hüreyre buyuruyor ki: "Resulullah'a bir gazada, kafirlerin yok
olması için dua buyurmasını söyledik; "Ben, lanet etmek için, insanların
azab çekmesi için gönderilmedim. Ben, herkese iyilik etmek ve insanların
huzura kavuşması için gönderildim" buyurdu."
Allahü teâlâ Enbiya sursinin 107. ayet-i kerimesinde mealen; "Seni, alemlere
rahmet, iyilik için gönderdik" buyuruyor.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Re: Hz. Peygamber (S.A.V.) Hayatından Kısa Notlar
Hz. Enes bin Malik diyor ki: "Resulullah, bir kimse ile müsafeha edince, o kimse elini çekmedikçe, mübarek elini ondan ayırmazdı. O kimse, yüzünü çevirmedikçe, mübarek yüzünü ondan çevirmezdi. Biri kimsenin yanında otururken, iki diz üzerine oturur, edebinden ve ona değer verdiğinden, mübarek bacağını dikip oturmazdı."
Hz. Cabir bin Sümre diyor ki: "Resulullah az konuşurdu. Lüzumlu olduğu zaman veya bir şey sorulunca söylerdi."
Bundan anlaşılıyor ki, her Müslümanın malayani, faydasız şey söylemeyip, susması lazımdır. Mübarek sözlerinde tertil ve tersil vardı. Yani, gayet açık ve düzenli konuşur ve kolay anşlaşılırdı.
Hz.Enes bin Malik buyuruyor ki: "Resul aleyhisselam hasta ziyaretinde bulunur, cenaze arkasında yürür, çağrılan yere giderdi. Merkebe de binerdi. Resul aleyhisselamı Hayvber gazasında gördüm. Yuları bir ip olan merkeb üzerinde idi. Resul aleyhisselam, sabah namazından çıkınca, Medine çocukları ve işçileri su dolu kablarını önüne getirirler, mübarek parmağını içine sokmasını isterler, kış ve soğuk su olsa da, isteklerini geri çevirmez, gönüllerini hoş ederdi. Bir küçük kız, Resul aleyhisselamın elini tutup, bir iş için götürseydi, birlikte gider, müşkülünü hallederdi."
Hz. Cabir diyor ki: "Resul aleyhisselamdan bir şey istenip de yok dediği işitilmedi."
Peygamber efendimiz, haya sahibi olmak yönüyle de bütün yaratılmışlardan üstün idi. Uygun olmayan şeylere karşı gözleri adeta kapalı idi. Hiç kimseye hoşlanmadığı şeyle hitab etmezdi.
Hazret-i Aişe validemiz anlattılar ki: "Resulullah efendimize, bir kmisenin, hoşlanılmayan bir şeyi yaptığı haber verildiğinde, adını söylemeden umumi manada "Niçin böyle yapıyorlar?" buyururlardı.
Bu şekilde o kimseyi, yaptı veya söylediği kötü işten alıkordu ve adını vermezdi.
Hz. Enes bin Malik anlattı: "Bir gün Peygamber efendimizin huzuruna, yüzüne sarı renkte bir şey bulaşmış bir kimse girdi. Ona hiçbir şey demedi. Üzülecek bir şey söylemedi. O dışarı çıkınca; "Söyleseydiniz de, yüzündekini yıkasaydı ya!" buyurdu.
Resulullah efendimiz, kavimleri birleştiriciydi. Onları birbirlerinden nefret ettirmezdi. Her kavmin büyüğüne ikramlarda bulunur ve onu baş köşeye oturturdu.
Kimseyi kendi mübarek cemalinden mahrum etmezdi. Eshab-ı kriamını arar, gelmiyenleri sorardı. Yanına oturanlara nasihat eder, onların nasibini verirdi.
Davranışı ile birini diğerinden çok seviyor düşüncesi, kimsenin kalbine gelmezdi. Yanına şikayet için gelen birine karşı tahammül gösterir ve dinlerdi.
Gelen şahıs yanından ayrılmadıkça, onu yüz üstü terkedip gitmezdi. Bütün insanlara güzel huy ve ahlakını en iyi şekilde sunardı. Nezdinde hak ve adalet bakımından herkes bir idi. Kimsenin kimseden bir üstünülğü, ayrılığı yloktu.
Hazret-i Aişe validemiz buyurdu ki: "Resulullah efendimiz kadar güzel ahlaka sahip hiç kimse görmedim. Ne zaman Eshabından veya Ehl-i beytinden biri O'nu çağırmışsa mutlaka; "Buyur" diye karşılık vermişlerdir.
Hz. Cabir bin Sümre diyor ki: "Resulullah az konuşurdu. Lüzumlu olduğu zaman veya bir şey sorulunca söylerdi."
Bundan anlaşılıyor ki, her Müslümanın malayani, faydasız şey söylemeyip, susması lazımdır. Mübarek sözlerinde tertil ve tersil vardı. Yani, gayet açık ve düzenli konuşur ve kolay anşlaşılırdı.
Hz.Enes bin Malik buyuruyor ki: "Resul aleyhisselam hasta ziyaretinde bulunur, cenaze arkasında yürür, çağrılan yere giderdi. Merkebe de binerdi. Resul aleyhisselamı Hayvber gazasında gördüm. Yuları bir ip olan merkeb üzerinde idi. Resul aleyhisselam, sabah namazından çıkınca, Medine çocukları ve işçileri su dolu kablarını önüne getirirler, mübarek parmağını içine sokmasını isterler, kış ve soğuk su olsa da, isteklerini geri çevirmez, gönüllerini hoş ederdi. Bir küçük kız, Resul aleyhisselamın elini tutup, bir iş için götürseydi, birlikte gider, müşkülünü hallederdi."
Hz. Cabir diyor ki: "Resul aleyhisselamdan bir şey istenip de yok dediği işitilmedi."
Peygamber efendimiz, haya sahibi olmak yönüyle de bütün yaratılmışlardan üstün idi. Uygun olmayan şeylere karşı gözleri adeta kapalı idi. Hiç kimseye hoşlanmadığı şeyle hitab etmezdi.
Hazret-i Aişe validemiz anlattılar ki: "Resulullah efendimize, bir kmisenin, hoşlanılmayan bir şeyi yaptığı haber verildiğinde, adını söylemeden umumi manada "Niçin böyle yapıyorlar?" buyururlardı.
Bu şekilde o kimseyi, yaptı veya söylediği kötü işten alıkordu ve adını vermezdi.
Hz. Enes bin Malik anlattı: "Bir gün Peygamber efendimizin huzuruna, yüzüne sarı renkte bir şey bulaşmış bir kimse girdi. Ona hiçbir şey demedi. Üzülecek bir şey söylemedi. O dışarı çıkınca; "Söyleseydiniz de, yüzündekini yıkasaydı ya!" buyurdu.
Resulullah efendimiz, kavimleri birleştiriciydi. Onları birbirlerinden nefret ettirmezdi. Her kavmin büyüğüne ikramlarda bulunur ve onu baş köşeye oturturdu.
Kimseyi kendi mübarek cemalinden mahrum etmezdi. Eshab-ı kriamını arar, gelmiyenleri sorardı. Yanına oturanlara nasihat eder, onların nasibini verirdi.
Davranışı ile birini diğerinden çok seviyor düşüncesi, kimsenin kalbine gelmezdi. Yanına şikayet için gelen birine karşı tahammül gösterir ve dinlerdi.
Gelen şahıs yanından ayrılmadıkça, onu yüz üstü terkedip gitmezdi. Bütün insanlara güzel huy ve ahlakını en iyi şekilde sunardı. Nezdinde hak ve adalet bakımından herkes bir idi. Kimsenin kimseden bir üstünülğü, ayrılığı yloktu.
Hazret-i Aişe validemiz buyurdu ki: "Resulullah efendimiz kadar güzel ahlaka sahip hiç kimse görmedim. Ne zaman Eshabından veya Ehl-i beytinden biri O'nu çağırmışsa mutlaka; "Buyur" diye karşılık vermişlerdir.
" Acaba Sırf Dünya İçin mi Yaratılmışsın ki Bütün Vaktini Ona Sarf Ediyorsun "
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Çünkü inanç bir ufuktur
Başı dik olmayan göremez
Forumun olmazsa Olmazi, ''Bereketi'' ve Abisinin ' Cicek ' i :cici:
uLaşıLmaz deiLimyakLaşmasıNı biL
'''' Yaban Gulu ''''
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 23 misafir