GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER..
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER..
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER..
22 Temmuz 2007 Seçimlerinin sonuçları çoğumuz için bir süpriz oldu. En kısa tabirle "kemalizm düşmanı" AKEPE %46 küsür oyla seçimlerden büyük bir zaferle çıktı. Bu sonuçların değerlendirmesinde akıl, mantık, bilimsel yaklaşım kıstaslarını pek fazla kullanmayacağız. İktidar partisi %25'lerde bir oy alsaydı bunu tam bağımsız olmayan ülkelerdeki "demokrasi" kandırmacasının bir ürünü olarak değerlendirebilirdik, muhafeletin yetersizliğini ve ekonomik ve siyasi anlamda tam manasıyla Atatürkçü bir alternatif olamadığını öne çıkarabilirdik, başka başka değerlendirmeler yapılabilirdi. Ama bu mevcut sonuçlarda ilk başta yapılması gereken yorum şudur ki, bu seçim sonuçları Türkiye'de oy kullanan seçmenin nerdeyse yarısının akıl ve ruh sağlığının ciddi derecede bozuk olduğunun acı bir göstergesidir. Türkiye'deki seçmenin ruh halini, sağlıklı düşünme yetisini olağanüstü derecede bozan şey ise emperyalizmin temelini oluşturan kapitalist sistemin toplumda yarattığı travmadır. Artık bu travmanın korkunç boyutlara ulaştığını söylemek mümkündür. Toplum korkmamız gereken asıl şeyin korkularımız olduğunu bildiği halde seçim günü korkularına teslim olmuştur. Bu seçim sonuçlarını "milli iradenin tecellisi" olarak görmek büyük bir yanılgıdır. Çünkü hiçbir milli irade, kendisinin yok oluşunu onaylayamaz. Bu seçim sonuçlarının milli iradenin yarısının erozyona uğrayıp, yok olma tehlikesiyle karşılaştığı yorumu isabetli olacaktır. Türk Milleti olmanın bilinci ve sorumluluğuyla hareket eden vatandaş sayısının çok büyük oranda azaldığını görmekteyiz. Seçimler açısından Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti bu sonuçlar açısından güç tehlikeli bir tabloyla karşı karşıya kalmıştır ama Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti teslim olmamıştır ve olmayacaktır da.
CELLADINA AŞIK OLMAK
Seçim sonuçlarının değerlendirilmesinde "akıl, mantık ve bilimsel yaklaşımla" izah edemediğimiz neticeler aslında bir tür celladına aşık olan toplum sendromudur. Kendisini içinde bulunduğu çıkmaza iten, yoksulluğa mahkum bırakan, kendini milli kimliğinden soyutlayan, kendisini Cumhuriyetin vatandaşı olmaktan cemaatin müridi, ağanın marabası, beyin yanaşması konumuna iten; "ülkeyi pazarlayan", stratejik düşmanlarla gizli/açık anlaşmalar imzalayan ve onlarla işbirlikçiliği içerisinde olduklarını marifet gibi anlatan, ecdadının uğruna kanlarına akıttığı toprakların bölünme projelerinde görev alan, işgalci emperyalist güçlere destek olan ve dolayısıyla sadece ülkemizdeki değil komşularımızda ve tüm ezilen dünyadaki vicdansızlığa aracı olan, İslam'ı emperyalizmin kontrolünde evcilleştirme, siyasallaştırma ve dejenere etme görevini üstlenip buna rağmen utanmadan halkın saf din duygularını istismar eden, laikliği ortadan kaldırmaya çalışan, kendi milli kaynaklarını "sata sata bitiremeyen" ve halkın sırtından yandaşlarını ve büyük sermayedarları zengin eden, yolsuzluklarla vurgunlar yapan bir iktidarın; -kapitalist sistemin kuralları, süreci ve işleyişi dahilinde olsa bile- koyduğu sandıktan bu denli güçlenerek çıkmasının başka bir izahı olamaz. Bu düpedüz celladına aşık olmaktır. Fakat gerçeğin farkında olan Türk Milleti; celladına aşık olan "patetes milletinin" seçtiği partinin iktidarına boyun eğmeyecektir. O yine kendi karakterine yerleşmiş kahramanlığı gösterecek, "Şu Çılgın Türkler" yine sahneye çıkacak ve bu oyunu bozacaktır. Çünkü bizler için ölçüt emperyalizmin ve onların uşaklarının, medyasıyla yönlendirdiği, devletin maddi imkanlarını kullanarak satın aldığı, korku ve tehditlerle rehin aldığı seçmenin umutsuzluk ve korku içerisinde kullandığı oy değildir; bizim için ölçüt sandıktan güçlenerek çıkan "Tek Kurtuluş Yolunun Kemalist Devrim" olduğu fikridir. Başından beri tam bağımsız olmayan bir ülkede, halkın yanıltılmaya, kandırılmaya, ezilmeye ve eğitimsiz bırakılmaya mecbur bırakıldığı bir düzende seçimler asla özgür halk iradesini yansıtmaz ve asla milli iradenin tecellisi değildir tezini savunuyorduk. Bu seçimlerde de netekim öyle olmuştur, kazanan emperyalistler ve onların uşakları ve yandaşları olmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin vatanı ve milletiyle bölünmez bütünlüğü tehlikeye girmiş, Türk Milleti sefalet içerisinde Türk Düşmanı koalisyonun yemi olmaya güçlü bir aday haline gelmiştir. Oy veren (%7'lik kemalizm düşmanını saymazsak) %40'lık yönlendirilmiş, aldatılmış kalabalık da bu hatalarının bedelini Türk Milleti ile birlikte ödeyecek ve o zaman belki "akılları başlarına gelip" Türk Milleti olduklarını anımsayacaklardır. Bu seçim sonuçlarıyla, Kemalist rejimin son kazanımları da yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalınmıştır. Yoksulluğun ve dış güçlerin dayattığı muhafazakarlığın toplumda artışı o toplumun bu sonuçlardaki gibi büyük çoğunluğunun Türk Milleti olmaktan patetes milleti daha doğrusu patetes ümmeti olmaya yöneldiğini göstermektedir. Halen direnmekte olan Türk Milleti ise bu sonuçlarla yıldırılmaya çalışılıcak ve tamamen Türk Milleti milli bilinç olarak yok olduğunda ise tam sömürge haline geleceğiz. Plan böyle olsa da Türk Milleti üstte de belirttiğim gibi bu sonuçlara teslim olmayacak ve halkını tekrar kazanacak ve bu toplum "titreyip kendine dönecektir." İşte bu dönüşün tek yolu kemalist kuvvetlerin iktidarı ele geçirmesidir.
KEMALİST KUVVETLER NE YAPMALI?
1947'den beri yani emperyalistlerle anlaşma sürecimizden bu yana Türk Milleti bu mahkus talihiyle hep karşı karşıya kalmış idi. Sahneye o dönem çıkan aktör yani pro Tayyip; Adnan Menderes tıpkı şimdiki iktidar gibi 1950 seçimlerde güçlü bir biçimde iktidara geldi. Hemen hemen aynı ideolojik zeminde icraatlarda bulundu. Bunlar kemalist devrimi aşama aşama yok etmek için, emperyalistlerle işbirliği yapmak; irticayı devlet ve toplum katında güçlü bir akım haline getirmek ve ülkeyi emperyalistlerin güdümüne-projelerine bırakmak. Adnan Menderes'in kemalizm düşmanlığı tıpkı bugünkünün muadili olan "satılmış, rehin alınmış, kimliksizleştirilmiş akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan" toplumdan %57 oranında bir teveccüh gördü. Eğer bu sonuçlar karşısında kemalist kuvvetler teslim olsaydı ve Adnan Menderes'in Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılışı anlamına gelen icraatlarına seyirci kalsalardı bugün kimbilir hangi karanlık çağda ve hangi yokluklar içerisinde kalmış olacaktık ve hangi zor mücadeleler vermekle uğraşacaktık. Türk Milletinde özellikle vatansever kuvvetlerin Cumhuriyet öncesine dayanan, ilk Türk Devletlerinden bu yana var olan "bağımsızlık" "halkçılık" duygusu bizi bugünlere kadar yaşatan duygu olmuştur. Örneğin Namık Kemal, padişahın zulmüne ve gericiliğine karşı zindanlara düştüğünde "Felek hertürlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin, dönersem kahbeyim millet yolunda azimetten" demeseydi, İngiliz emperyalizmi ve Türk Milletinin işgali ve esaretine ve Padişahın-Halifenin gericiliğine direnen Mustafa Kemal hakkında idam kararı verildiğinde bile yılmayıp "Ya İstiklal Ya Ölüm" demeseydi bugün iftiharla anacağımız bir tarihimiz ve böylesine gururla sahipleceğimiz kahramanlarımız olmayacaktı. Emperyalizm ve onların işbirlikçisi gericiler hünerlerini gösterdiler ancak şu bir gerçektir ki Kemalist Kuvvetlerin azmi ve kararlığı Türk Milletinde yankılandığı zaman bunun karşısında hiçbir güç duramaz. Nitekim Menderes duramadı. O'nu aldığı oylar kurtaramadı. Çünkü vatana, millete ve Atatürk'ün üstün kişiliğinde bütünleşen kemalizm ideolojisine düşmanlığın bir bedeli her zaman vardır ve var olacaktır. Son kemalist Türk kalana kadar da bu artık tarihe mal olmuş kanun işleyecektir. Yeni Menderes bunun bilincinde midir, değil midir bilmiyoruz fakat bu vatan, bu Cumhuriyet ve bu mahkus talihe terkedilen yoksul bırakılan, milli kimliği tehditle, parayla satın alınmaya çalışılan Türk Milleti için vicdanında ve omzunda hem Türk olmanın hem insan olmanın hem de Atatürk'ün Çocuğu olmanın sorumluluğunu taşıyanlar Yeni Menderes'lerin eskisine çok benzediğinin bilincindeler. Ve Yeni Menderes'i tahtından kemalizm ideolojisinin ilkelerinin rehberliği ve öncülüğünde indirmek için elinden gelen cesareti ve fedakarlığı göstermekte tereddüt etmeyecektir. Menderes gibi gelenler, Menderes gibi gitmez ise; mevcut düzen birbaşka işbirlikçi bulup "yola devam" edecektir. Görünen o ki sandık demokrasisiyle Yeni Menderes'in gitmesi zordur, zaten doğrusu da milli egemenliğin gerekli kıldığı gibi, gitmesi gerektiği gibi, hesaplarını vererek gitmesidir. Yerine Cumhuriyet ile yoğrulmuş bir toplumun "akıl ve ruh sağlığı bozulanlarının" tümünün Türk Milletine kazandırılması da ancak devrimci radikal tutumla olur. Türkiye Cumhuriyeti karşılaştığı olağanüstü krizleri Ordu-Millet beraberliğiyle alt etmiştir. 19 Mayıs budur, 27 Mayıs budur, 28 Şubat budur ve 27 Nisan budur! Bunların hepsi ilerici Atatürkçü hareketler ve müdahalelerdir.Bulunduğumuz noktada El-Tayyeap'in atadığı ABDullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığına ve bu zihniyetin iktidarına karşa milyonların meydanlarda ve TSK'nın da internette verdiği bir muhtıra vardır. Bu muhtıra hala geçerliliğini sürdürmektedir. El-Tayyeap tosladığı duvardan sonra kendisini dostlarının yardımıyla toparlayıp yeni bir kimlikle kamuoyunun karşısına çıkmış gibiyse de bunun özünde bir takiyye olduğu açıktır. Şu aşamada en önemli şey Çankaya gibi önemli bir kalenin Cumhuriyet yıkıcılarına, Vatan parçalayıcılarına, ABD görevlilerine teslim edilmemesi için gösterilmesi gereken dirençtir. Ne Türk Milleti ne kahraman ordumuz bu noktadaki duruşundan zerre ödün vermemelidir. Düşmana mevzi hediye edilerek hiçbir savaş kazanılmaz. Bizi bu noktada seçim sonuçları bağlayamaz çünkü seçimde Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı oylanmadı zaten oylanamaz da ama Cumhurbaşkanlığının bu zihniyete teslim edilmesi demek Türkiye Cumhuriyetinin varlığını tarihinin en büyük tehlikesine sokacak olan bir gelişme olacaktır. Atatürkçülerin muhalefeti derhal en şiddetli haliyle tekrar başlamalıdır. Mücadelemiz artık çok daha anlamlı ve devrimci boyut kazanmıştır. Meydanlarda yükselen ulusalcı birikim, meydanların taleplerini karşılayamayan siyasi partilere kanalize edilmeye çalışılıp, seçimlere yöneltilmesi, mücadelenin onların sahasına çekilmesi ve pasifize edilmesi anlamına gelmiş ve bu da bir yenilgi oluşturmuştur. Halbuki mücadelemiz başından beri ilkesel olarak kemalist devrimci bir mücadeledir. Sonıuç da ancak bir devrim ile alınacaktır. Bundan sonra Atatürkçüler bu anlayışla hareket etmelidir.
Gün Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini iliklerimizde hissetmemiz gereken gündür, işte milyonlarca vatansever Atatürkçü bunu yaptığı zaman "Geldikleri gibi gideceklerdir"
[/b]
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 59 misafir