İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEMDE SURİYE
1989 sonrası dönemde uluslararası sistemde yaşanan değişiklikler Suriye'yi fazla değilse bile etkilemiştir. Şam'ın en önemli sorunu da, en büyük ticaret ortağı, dış yardım ve silah alım kaynağı olan Sovyetler Birliği'nde yaşanan değişiklikler oldu. Suriye, ekonomik ve askeri alanlarda büyük ölçüde Moskova'nın desteğine bağlıydı. Doğu blokundaki değişimin siyasi sonuçları ise çok daha ciddiydi. Esad, bu değişikliğin getireceği olumsuz sonuçların önünü almak ve düşman saydığı Saddam Hüseyin'in çöküşünde rol oynamak için 1990-1991 Körfez Savaşı'nda Batılı müttefiklerin yanında yer aldı. Suriye'nin Batı ülkelerine 5 milyar Dolar'a yakın dış borcu bulunuyor. 1989'un başında 100 milyon Dolarlık kısa vadeli bir borcunu ödemesi bile büyük sorun olmuştu. 1991'den sonra da, dış borç sorunu ağırlaşarak devam etti. Suriye'nin eski "Varşova Paktı" üyelerine olan borcunun ise 18 milyar Dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu borcun büyük bölümü bu ülkelerden silah alımına harcanmıştır. 1989'un son aylarında Moskova, Suriye mallarını eskisi gibi yüksek fiyatlar vererek satın almıyordu. Bu da Suriye'nin ekonomik durumunu gözle görülür bir şekilde bozmuştu.
Körfez Savaşı'nda Batı yanlısı bir politika izleyen Suriye, bu politikasının sonuçlarını almada gecikmedi. Avrupa Topluluğu, 1986'da dondurduğu ekonomik yardımı serbest bıraktı ve hemen 200 milyon dolarlık bir borç verdi. Daha sonra, Japonya da 466 milyon Dolarlık yardımda bulunacağını açıkladı. Kuveyt başta gelmek üzere Arap ülkelerinden de Suriye'ye 2 milyar Dolar üzerinde yardım ve kredi aktı. Örneğin "Doğu Habur Sulama Şebekesi" inşası için finansman sağlayan Kuveyt ve Körfez Şeyhlikleri oldu. Bu proje, Bulgar firmalarına verildi. Daha önce kapalı olan Arap ülkelerinden ekonomik yardım olanağının Körfez Savaşı sonrası açılması, Esad'ın dayandığı sosyal güçlerin zeminini de sağlamlaştırdı. Bu taban, dört sosyal güçten oluşuyor: Ordu-Güvenlik yapılanması, devlet kuruluşlarındaki yaygın bir yönetici ağı, özellikle Şam'da yoğunlaşan ve BAAS Partisi'nin imkanlarından yararlanan ticari bir sınıf ve zengin çiftçiler. Esad, 1970'de iktidarı ele geçirdikten sonra çevresinde hızla rejimin kendisine sunduğu olanaklardan yararlanan elit bir zümre oluşmuştu. Bu zümreye sağlanan olanaklar ise, toplumsal ekonomik dengesizliklerin daha da artması sonucunu doğurdu. Bu zümrenin, yönetimi elinde tutan azınlık Nuseyri'lerden oluşması da, ülkenin sosyal ve siyasi yapısına uygundu.
Öte yandan Suriye saplandığı ekonomik batağa ve eski Varşova Paktı üyelerine olan milyarlarca Dolar borcuna rağmen yine onlardan silah satın almaya devam ediyor. Bu ülkelerden başka Kuzey Kore ile Çin, Suriye'nin silah satın aldığı kaynaklardır. 1991 Haziranında Kuzey Kore, Şam'a 100 adet SCUD-C füzesi, 100 adet M-9 kısa menzilli füze verdi. 1992 yılı başında ise 2 milyar Dolar tutarında MIG-29, SU-24 uçakları ile ASM-10 ve SAM-11 füzelerini kapsayan bir anlaşma yapıldı. 1991 yılında yapılan Devlet Başkanlığı seçimleri öncesinde Şam yönetimi, "Demokratik" bir görüntü sunma çabası içine girmişti. Hapishanelerdeki binlerce mahkumdan bir kısmı serbest bırakıldı ancak Hafız Esad ve kadrosunun, demokrasiyi içtenlikle isteyeceği konusunda büyük şüpheler bulunmaktaydı ve bu şüpheler sonuçta gerçekleşti. Esad seçimleri "yüzde 99.98" oy oranıyla tekrar kazanırken, Şam rejiminin demokratikleşmeye niyetli olduğunu sanan Suriye vatandaşları, seçimler sonucunda hapishaneleri doldurdular. Uluslararası İnsan Hakları Örgütü'nün Lazkiye temsilcilerinden oluşan bir grup tarafından hazırlanan bir raporda, 1991 Aralık ayında yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde büyük çapta hile yapıldığı belirtilmiştir.
"Demokratikleşme" görüntüsü altında seçimler öncesinde biraz daha özgürlük ve demokratikleşme beklentisi içinde olduğunu açıklayanlar tesbit edildi ve tutuklandı. 22 Mayıs 1990'da yapılan milletvekili seçimleri de aynı koşullarda gerçekleşmişti. "Büyük Suriye"nin, "Doğal Suriye" olduğu ve Suriye'nin "dışarda kalmış parçalarının birleştirilmesini" savunan "Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi", (SSNP) Beyrut'ta Yunan Ortodoks Antuan Saada tarafından kurulmuştu. SNP, "Anti-Arap", "Anti-Komünist" ve "Laik" görünümlü bir parti olarak, azınlıklar arasında da destek buldu. Bu partinin BAAS Partisi'ne alternatif olarak güçlenmesi olasılığı yüksektir, bunun bazı belirtileri de şimdiden görülüyor. Zaten BAAS Partisi'nin 1975 sonrası uygulamaları da SSNP'nin hedefleriyle tam bir uyum içindedir. Daniel Pipes tarafından yazılan "Büyük Suriye: Bir Hırsın Tarihi" (1990) isimli kitapta, Suriye Devlet Başkanı Esad'ın başından beri "Büyük Suriye" idealinin peşinde koştuğu ve bu amaçla kurulmuş olan "Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi"ne (SSNP) gizli üye olmasının sürpriz sayılmayacağını belirtmişti.
"Pan-Arabist" BAAS ideolojisine karşın SSNP, "Bilad al Sham" olarak adlandırdığı "Büyük Suriye"yi savunur. Esad, 1975'den bu yana SSNP'yı karşısına almamaktadır. Zaten Suriye'nin Lübnan'ı işgalinden sonra SSNP ile BAAS rejimi arasındaki ideolojik farklılıkların büyük ölçüde kalktığı da, Esad'ın biyografisini yazan Patrick Seale tarafından ifade ediliyor. Suriye lideri Hafız Esad, Kasım 1994'de iktidarının 24.yılını tamamladı. Ancak sağlığı kötü durumda olan Esad, 1992 yılı sonlarında aylarca ortada gözükmemiş, çeşitli söylentilere zemin hazırlamıştı. 1988 yılı sonlarında kan kanseri teşhisi konan Hafız Esad, aynı zamanda bir kalp ve şeker hastasıdır. Hafız Esad, 1983 Kasım ayında da önemli bir rahatsızlık geçirmiş birkaç ay halkın karşısına çıkamamıştı.
1984'de, Esad'ın ortalıkta gözükmediği sıralarda, kardeşi Rıfat iktidarı ele geçirmeye çalıştı. 1984 Şubat ayında Rıfat'ın "Savunma Birlikleri"nin T-32 tankları Şam'a girmiş, iki tarafın birlikleri karşı karşıya gelmişti. Bu kriz, Esad'ın hasta yatağından kalkıp Rıfat'la görüşmesiyle çözüldü. Hafız Esad'ın, kardeşi Rıfat'a hiç güveni yoktu, bu olaydan sonra güvenini büsbütün yitirmiş ve oğlu Basil'i yetiştirmeye yönelmişti. Ancak Esad'ın kendisinden sonra Suriye'yi yönetmesi için hazırladığı oğlu Basil, Ocak 1994'de bir trafik kazası sonucu öldü. Ölümü hakkında spekülasyonlar yapılsa da, bir kaza olduğu kabul ediliyor. Buna karşı olan bir görüş ise Basil'in amcaları Rıfat ve Cemil'in uyuşturucu ve rüşvet kanallarını ortadan kaldırmak istemesi nedeniyle öldürüldüğü ve buna bir kaza süsü verildiği şeklindedir. Basil, 1993 yılı Haziran-Temmuz aylarında başlatılan Suriye-Lübnan uyuşturucu trafiğini kontrol altına alma girişimlerine öncülük etmişti.
Esad ailesinin diğer üyeleri gibi adı uyuşturucu ve silah kaçakçılığına ya da kirli işlere karışmayan Basil, son 5 yıldır dikkatli bir şekilde Suriye Devlet Başkanlığı'na hazırlandırılıyordu. Yapılan plana göre, Esad sonrası dönemde şimdiki Devlet Başkanı Yardımcısı Abdülhalim Haddam ve Basil Esad, ikili bir yönetimle iktidarı paylaşacaklardı. Bu kararın alındığı günlerde 33 yaşında olan Basil, Devlet Başkanı olması için gerekli 40 yaşına gelinceye kadar tecrübeli Haddam'ın yanında yetişecekti. Ancak bu senaryo artık gerçekleşemeyecek. Öte yandan, Esad'ın kardeşi Rıfat, 1992 yazında Paris'teki sürgünden döndü. Rıfat'ın resmi görevi, "İstihbarat ve Güvenlikten Sorumlu Devlet Başkanı Yardımcısı" olsa da, bu kağıt üzerinde bir mevkidir; çünkü 1984 krizinden sonra emrindeki 55 bin kişilik özel askeri birliklerin dağıtılması Rıfat'ın, Suriye'deki askeri gücünü büyük oranda kaybetmesine yol açmıştı. Esad'ın diğer kardeşi Cemil de, 1984 krizi öncesinde Lazkiye'yi yönetiyordu. Cemil'in "Ali al-Murtaza" isminde dini bir örgüt görünümünde Kuzey Batı bölgelerinde etkin siyasi bir örgütlenmesi bulunuyordu.
Suriye'de iktidar için oynayan diğer kişiler, Esad'ın Ocak 1993'te görevden aldığı eski Askeri İstihbarat Başkanı Ali Duba (Nuseyri) ve Genelkurmay Başkanı Hikmet Shahabi'dir. Esad, Duba'yı 1992'de geri dönen Rıfat'a karşı bir denge unsuru olarak kullanmak için güçlü tutmuş, ancak Rıfat'ın eski gücüne sahip olmadığı anlaşılınca güç odağı olmaya devam etmesini sakıncalı bulmuştu. Esad'ın diğer oğulları ise Beşir, Mahher ve Mejid'dir. Bunların devlet başkanlığına hazırlanması için yeterli zaman olmadığı söyleniyor. Önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek gelişmelerden biri, Suriye'nin, Irak, İran ve Libya ile birlikte, Filistinli Hamas, Lübnanlı Hizbullah ve Ortadoğu'daki Batı karşıtı diğer örgütlerle bir cephe oluşturmasıdır. Suriye bu durumda uluslararası terörizme desteğini de yeni bir düzeye tırmandırarak sürdürecektir. Esad sonrası dönemde Suriye'de bir askeri darbe ya da kanlı rejim değişikliği ortaya çıkarsa, o zaman ülkeyi ikiye bölecek bir iç savaş ortamı doğabilecektir. Ancak Esad sonrası Suriye'yi kim yönetirse yönetsin, onun karizmatik kişiliğine sahip olmayacağı ve onun yönettiği koşullarda Suriye'yi yönetmesinin uzak bir olasılık olacağı şimdiden söylenebilir. 1996 Ocak ayında Suriye ile İsrail arasında ABD'de sürdürülen Barış müzakereleri sırasında dünya basınında yer alan Washington kaynaklı bazı haberler Hafız Esad'ın zor durumda bulunduğu şeklindeydi.
Bu arada merkezi Paris'te bulunan "Suriye'nin Kurtuluşu İçin 17 Nisan" terör örgütü Ocak 1996 ayı ortalarında "Bütün Suriye Müslümanları'na" başlığıyla basına yolladığı bir açıklamada; "Yıllardır diktatörlüğünü sürdüren ve Suriye halkını rezil bir yaşama mahküm eden Hafız Esad'ın, Suriye'yi bir zulüm ülkesi haline getirdiği" belirtiliyordu. İlahi adaletin tecellisi olarak Hafız Esad'ın, amansız bir hastalığa yakalandığı kaydedilen açıklamada, "Hafız'ın içte Müslüman Halkımıza, dışta da Arap alemine karşı uyguladığı iki yüzlü politikalarına rağmen yıkılmak üzeredir" deniliyordu. Açıklamada Kasım 1995 ayında Suriye'nin kuzeyinde bulunan Afrin kentinde, çok sayıda ev ve iş yerinin bombalı saldırıların hedefi oldukları da belirtiliyordu. "Suriye'nin Kurtuluşu İçin 17 Nisan" terör örgütü'nün bir diğer açıklamasında ise Afrin kentinde yaratılan terör'ün arkasında PKK terör örgütünün bulunduğu ve Suriye Güvenlik Birimlerinin bu bombalama olaylarının faillerini yakaladıkları ve bunların PKK militanları oldukları belirtildi. Paris'te basına dağıtılan son açıklamada yer alan bir bölümde ise şöyle deniliyor: "PKK terör örgününün başı Abdullah Öcalan, Hafız Esad'ı devirip yerine geçme mücadelesi veren Başkan'ın iki kardeşi Rafet ve Cemil ile işbirliği yapıyor. Bu üçlü şu sıralarda (Ocak 1996) Suriye'nin kuzey bölgesinde korku yaratarak hakimiyet kurmaya çalışıyorlar."
İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEMDE SURİYE 1989
İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEMDE SURİYE 1989
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir