KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
Borsalar çökebilir
‘3 ay içinde büyük çöküş geliyor’
Dünya adını bile telaffuz etmezken konut krizini öngören Janjuah’tan rapor:
Royal Bank of Scotland müşterileri için hazırlanan raporda, gelecek 3 ay içerisinde piyasalarda çöküş beklendiği yazıldı. Rapor, ABD’de başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan mortgage krizini bundan yaklaşık 2 yıl önce öngören RBS’nin analisti Bob Janjuah tarafından hazırlandı.
‘Durum kontrolden çıktı’
Bob Janjuah raporunda “Durum artık merkez bankalarının kontrolünden çıktı, küresel ekonomik yavaşlama hızlanacak, resesyon yayılacak ve şirket bilançoları bundan olumsuz etkilenecek. ABD borsalarında S&P endeksi 2008 yılının eylül ayına kadar (3 ayda) yüzde 22 düşer” dedi.
‘YTL’ye dikkat edin’
İngiliz Standard Chartered bankası analistleri müşterilerine gönderdiği mektupta, global risk iştahının ‘nötr’den, riskten kaçınma bölgesine doğru düştüğünü belirterek yatırımcılara YTL ve Brezilya Reali gibi para birimlerine karşı dikkatli olmalarını önerdi.
NECDET ÇALIŞKAN’ın haberi ■
Dünya adını bile telaffuz etmezken konut krizini öngören analist Janjuah’tan ‘buz’ gibi rapor:
Mortgage kâhini ‘çöküş’ dedi
© Piyasalar teslim bayrağını çekti. Şimdi yatırımcılara şu bilgi notları yağıyor: “Berbat bir döneme giriyoruz. Borsaların 3 ay içinde çökme olasılığı yüksek...YTL gibi para birimlerine dikkat.”
Avrupa’nın önde gelen bankalarından Royal Bank of Scotland (RBS) dün sabah müşterilerine yönelik olarak hazırladığı raporda, gelecek 3 ay içerisinde piyasalarda resmen çöküş beklediğini yazdı. ABD’de başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan mortgage krizini bundan yaklaşık 2 yıl önce yayımladığı analizlerle öngören RBS’nin analisti Bob Janjuah tarafından hazırlanan raporda, “Durum artık merkez bankalarının kontrolünden çıktı, küresel ekonomik yavaşlama hızlanacak, resesyon yayılacak ve şirket bilançoları bundan olumsuz etkilenecek. ABD borsalarında S&P endeksi 2008 yılının eylül ayına kadar (3 ayda) yüzde 22 düşer” dedi.
RBS’nin müşterilerine gönderdiği bilgi notunda, “Nakdin kral olduğu bir döneme giriyoruz” diyen Janjuah, şu öngörülerde bulundu:
* Geçen yıldan bu yana düşen borsalar kendilerine gelemiyor. Kredi piyasaları birer birer batıyor. Küresel ekonomik büyüme yavaşlarken enflasyon kontrolden çıktı. Fiyatlar denetimsiz bir şekilde artıyor.
* Özellikle önümüzdeki 3 ay için çok berbat bir dönem kapımızda. Son günlerde tek iyi haber, petrol fiyatlarındaki kısmi düşş. Enflasyon yatırımın düşmanıdır. Bu yüzden dünya enflasyonla mücadele için daha düşük büyüme oranlarına razı olmak zorunda.
* ABD Merkez Bankası (Fed) şu an panik içinde, aslında ne yapacağını bilemiyor. Piyasa indirim bekliyor, Fed de faizleri indiriyor. Başka da bir şey yapamıyor. Fed de, Avrupa Merkez Bankası da tek seçenekli bir seçimle karşı karşıya. Petrol, gıda fiyatlarıyla birlikte işsizlik oranları da artarken bankalar kredileri kesemezler..
‘3 ay içinde büyük çöküş geliyor’
Dünya adını bile telaffuz etmezken konut krizini öngören Janjuah’tan rapor:
Royal Bank of Scotland müşterileri için hazırlanan raporda, gelecek 3 ay içerisinde piyasalarda çöküş beklendiği yazıldı. Rapor, ABD’de başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan mortgage krizini bundan yaklaşık 2 yıl önce öngören RBS’nin analisti Bob Janjuah tarafından hazırlandı.
‘Durum kontrolden çıktı’
Bob Janjuah raporunda “Durum artık merkez bankalarının kontrolünden çıktı, küresel ekonomik yavaşlama hızlanacak, resesyon yayılacak ve şirket bilançoları bundan olumsuz etkilenecek. ABD borsalarında S&P endeksi 2008 yılının eylül ayına kadar (3 ayda) yüzde 22 düşer” dedi.
‘YTL’ye dikkat edin’
İngiliz Standard Chartered bankası analistleri müşterilerine gönderdiği mektupta, global risk iştahının ‘nötr’den, riskten kaçınma bölgesine doğru düştüğünü belirterek yatırımcılara YTL ve Brezilya Reali gibi para birimlerine karşı dikkatli olmalarını önerdi.
NECDET ÇALIŞKAN’ın haberi ■
Dünya adını bile telaffuz etmezken konut krizini öngören analist Janjuah’tan ‘buz’ gibi rapor:
Mortgage kâhini ‘çöküş’ dedi
© Piyasalar teslim bayrağını çekti. Şimdi yatırımcılara şu bilgi notları yağıyor: “Berbat bir döneme giriyoruz. Borsaların 3 ay içinde çökme olasılığı yüksek...YTL gibi para birimlerine dikkat.”
Avrupa’nın önde gelen bankalarından Royal Bank of Scotland (RBS) dün sabah müşterilerine yönelik olarak hazırladığı raporda, gelecek 3 ay içerisinde piyasalarda resmen çöküş beklediğini yazdı. ABD’de başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan mortgage krizini bundan yaklaşık 2 yıl önce yayımladığı analizlerle öngören RBS’nin analisti Bob Janjuah tarafından hazırlanan raporda, “Durum artık merkez bankalarının kontrolünden çıktı, küresel ekonomik yavaşlama hızlanacak, resesyon yayılacak ve şirket bilançoları bundan olumsuz etkilenecek. ABD borsalarında S&P endeksi 2008 yılının eylül ayına kadar (3 ayda) yüzde 22 düşer” dedi.
RBS’nin müşterilerine gönderdiği bilgi notunda, “Nakdin kral olduğu bir döneme giriyoruz” diyen Janjuah, şu öngörülerde bulundu:
* Geçen yıldan bu yana düşen borsalar kendilerine gelemiyor. Kredi piyasaları birer birer batıyor. Küresel ekonomik büyüme yavaşlarken enflasyon kontrolden çıktı. Fiyatlar denetimsiz bir şekilde artıyor.
* Özellikle önümüzdeki 3 ay için çok berbat bir dönem kapımızda. Son günlerde tek iyi haber, petrol fiyatlarındaki kısmi düşş. Enflasyon yatırımın düşmanıdır. Bu yüzden dünya enflasyonla mücadele için daha düşük büyüme oranlarına razı olmak zorunda.
* ABD Merkez Bankası (Fed) şu an panik içinde, aslında ne yapacağını bilemiyor. Piyasa indirim bekliyor, Fed de faizleri indiriyor. Başka da bir şey yapamıyor. Fed de, Avrupa Merkez Bankası da tek seçenekli bir seçimle karşı karşıya. Petrol, gıda fiyatlarıyla birlikte işsizlik oranları da artarken bankalar kredileri kesemezler..
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
Krizzzz Vaaaar!
(Kerizlere Duyuru!)
Türkiye ekonomisinin nasıl dış girdilere, dış sermayeye, dış hammadde-yarı mamul madde, makine ve elektronik aksam alımına mahkûm olduğunu bilmeyen var mı? Ekonominin onmaz hastalığı, dışsatım-dışalım açığı... Özellikle “büyüme zamanlarında” bu açığı mutlaka dışarıdan içeriye büyük sermaye transferiyle kapatmak zorunluluğu...
AKP iktidara geldiğinden, 2002’den bu yana “cari açık” büyüyor. Önümdeki grafiğe bakıyorum, kabaca, 2003 sonunda 10 milyar, 2004’de 15 milyar... 2005’te 25 milyar... 30 milyar... 37 milyar ve son 12 ay içindeki açık 42.5 milyar dolar...
Şüphesiz: Petrol bu açığı büyütüyor. Ancak petrol ortalama bir sabitlikte kalsaydı bile, Türkiye’nin yüzde 7’lik ekonomik “başarımı” da, başlı başına cari açığın sürekli büyümesinde başlıca etken.
AKP’nin şansı, yardakçılara göre “ekonomik mucizesi”, büyüyen açığı, dışarıdan gelen sıcak para ve özvarlık satışlarıyla, 6 yıl için en azından “zararsız hale getirme” becerisidir.
Şüphesiz, YTL’ye yüksek faiz vererek döviz fiyatını düşük tutması gibi, “kadim” politikaları uygulamak da bu sürecin dayanağıydı. Paralar geldi, açık önemsizleşti... Şimdi ise musluktan “dış para” sadece damlıyor, dahası geri gidiyor, milyar dolar kârlarla birlikte... Veee açık büyük önem kazandı!
TV’lerde halka, üniversitelerde öğrenci ve hocalara “ekonomi dersleri” verenlerden pek çoğu şunu diyordu: Bu büyük dışalımın sonu gelecek, makine parkları yenileniyor; bir iki yıl sonra dışsatım patlayacak ve dışalım gerileyecek, böylece cari açık da giderek kapanacak...
Bunları söyleyenler, hâlâ saygın akademisyen olarak öğrencilerine ders veriyor, köşelerinde yazı yazıyor ve halka ekonomi öğretimini sürdürüyor!
Kredilerinin, saygınlıklarının, dahası gelirlerinin arttığını düşünebiliriz!
Burası Türkiye!
Liyakatın, emeğin, gerçeğin geçerli olmadığı bir “ütopik” ülke!
***
Türkiye ekonomisi, ekonominin büyümesi için gerekli ana girdileri dışarıdan satın almak zorunda. Otomobil satışı kadar, neredeyse, sektörün dışalımı söz konusu. Kimyasal maddelerin dışalım toplam rakamları, dudaklarınızı uçuklatır! Elektronik sektör de öyle.
Her sektörün dışalım-dışsatım rakamlarını koyun önünüze, tabloyu görün! Elektronik ana girdileri tamamen dışalımla karşılanan örneğin elektronik sanayi üretimi, bizi Avrupa’nın TV vb. tedarikçisi yapmasına rağmen, salt dışalım-dışsatım olarak, ekside mi artıda mı?
Şüphesiz, nereden nereye geldik; 17. büyük ekonomi olduk... Ama bu büyüme hep dışalım, dış para akışı sayesinde...
Bu girdileri dengeleyecek bir iç “varlık satışı”nı kotardığınızda, pek sorun çıkmıyor gibi. Ama iç varlık satışı azaldığında, ödediğiniz büyük faizlerle bütçe açığınız büyüdüğünde, “cari açık” alıp başını gittiğinde, “durumu sürdüremez” oluyorsunuz ve kriz patlak veriyor!
Türkiye’nin, ebedi ve ezeli “kriz sarmalı”nın temelinde hep aynı benzer “değişmez” öğeler yatıyor!
***
Değişmez mi gerçekten?
Değişmez!
İnanın ki değişmez!
Bu ülke başbakanı bunu açıkça ilan edeli çok oldu!
Dedik ki, ulusal semaye mi kaldı küresel çağda; ekonomi, sermaye küreselleşti, hangi para kimin belli değil!
Bu “ulusalcı”lara yanıttı!
Ulusal sermaye kalmadıysa, “ulusal pazar” da yoktur! “Ulusal üretim” de zırvalıktır! Ulusal ekonomiyi geliştirme de palavradır! Ulusal üretici güçler diye bir mesele de yoktur! (Bazı “ulusalcı”lar da, ülkemizde neredeyse herkesi işbirlikçi ilan ederek, bu değirmene su taşıyor!)
Bu sarmal, kırılmaz ve değişmez!
“Küreselleşme”yi, “küresel pazar olmak” sanan, mal alımı-satımı, alım satım komisyonculuğu sanan, her şeyi dışarıdan ithal etmeyi ülkeye hizmet, kalkınma ve büyüme sanan, Erdoğan ve benzer kafalar ülkenin yazgısını ellerinde tuttukları sürece.... değişmez!
“Her şeyi piyasaya” bırakan, piyasanın kendi mekanizmalarıyla ülkeyi kalkındıracağı masallarını “tek geçerli iktisat” tanrısı olarak bu ülkeye vaaz eden ulema takımı her şeyi belirlediği sürece... bu zincir kırılmaz.
Biz, krizlerle yaşamayı daha çooook sürdürürüz.
Şimdi yenisinin sinyalini veriyorlar: Cari açığı kapatacak tek şey, büyük bir devalüasyondur, yani YTL’nin büyük değer kaybetmesi ve dövizin pahalanmasıdır!
Aptallarım, pamuk eller cebe!
Kriiiiz vaaaar!
(Kerizlere Duyuru!)
Türkiye ekonomisinin nasıl dış girdilere, dış sermayeye, dış hammadde-yarı mamul madde, makine ve elektronik aksam alımına mahkûm olduğunu bilmeyen var mı? Ekonominin onmaz hastalığı, dışsatım-dışalım açığı... Özellikle “büyüme zamanlarında” bu açığı mutlaka dışarıdan içeriye büyük sermaye transferiyle kapatmak zorunluluğu...
AKP iktidara geldiğinden, 2002’den bu yana “cari açık” büyüyor. Önümdeki grafiğe bakıyorum, kabaca, 2003 sonunda 10 milyar, 2004’de 15 milyar... 2005’te 25 milyar... 30 milyar... 37 milyar ve son 12 ay içindeki açık 42.5 milyar dolar...
Şüphesiz: Petrol bu açığı büyütüyor. Ancak petrol ortalama bir sabitlikte kalsaydı bile, Türkiye’nin yüzde 7’lik ekonomik “başarımı” da, başlı başına cari açığın sürekli büyümesinde başlıca etken.
AKP’nin şansı, yardakçılara göre “ekonomik mucizesi”, büyüyen açığı, dışarıdan gelen sıcak para ve özvarlık satışlarıyla, 6 yıl için en azından “zararsız hale getirme” becerisidir.
Şüphesiz, YTL’ye yüksek faiz vererek döviz fiyatını düşük tutması gibi, “kadim” politikaları uygulamak da bu sürecin dayanağıydı. Paralar geldi, açık önemsizleşti... Şimdi ise musluktan “dış para” sadece damlıyor, dahası geri gidiyor, milyar dolar kârlarla birlikte... Veee açık büyük önem kazandı!
TV’lerde halka, üniversitelerde öğrenci ve hocalara “ekonomi dersleri” verenlerden pek çoğu şunu diyordu: Bu büyük dışalımın sonu gelecek, makine parkları yenileniyor; bir iki yıl sonra dışsatım patlayacak ve dışalım gerileyecek, böylece cari açık da giderek kapanacak...
Bunları söyleyenler, hâlâ saygın akademisyen olarak öğrencilerine ders veriyor, köşelerinde yazı yazıyor ve halka ekonomi öğretimini sürdürüyor!
Kredilerinin, saygınlıklarının, dahası gelirlerinin arttığını düşünebiliriz!
Burası Türkiye!
Liyakatın, emeğin, gerçeğin geçerli olmadığı bir “ütopik” ülke!
***
Türkiye ekonomisi, ekonominin büyümesi için gerekli ana girdileri dışarıdan satın almak zorunda. Otomobil satışı kadar, neredeyse, sektörün dışalımı söz konusu. Kimyasal maddelerin dışalım toplam rakamları, dudaklarınızı uçuklatır! Elektronik sektör de öyle.
Her sektörün dışalım-dışsatım rakamlarını koyun önünüze, tabloyu görün! Elektronik ana girdileri tamamen dışalımla karşılanan örneğin elektronik sanayi üretimi, bizi Avrupa’nın TV vb. tedarikçisi yapmasına rağmen, salt dışalım-dışsatım olarak, ekside mi artıda mı?
Şüphesiz, nereden nereye geldik; 17. büyük ekonomi olduk... Ama bu büyüme hep dışalım, dış para akışı sayesinde...
Bu girdileri dengeleyecek bir iç “varlık satışı”nı kotardığınızda, pek sorun çıkmıyor gibi. Ama iç varlık satışı azaldığında, ödediğiniz büyük faizlerle bütçe açığınız büyüdüğünde, “cari açık” alıp başını gittiğinde, “durumu sürdüremez” oluyorsunuz ve kriz patlak veriyor!
Türkiye’nin, ebedi ve ezeli “kriz sarmalı”nın temelinde hep aynı benzer “değişmez” öğeler yatıyor!
***
Değişmez mi gerçekten?
Değişmez!
İnanın ki değişmez!
Bu ülke başbakanı bunu açıkça ilan edeli çok oldu!
Dedik ki, ulusal semaye mi kaldı küresel çağda; ekonomi, sermaye küreselleşti, hangi para kimin belli değil!
Bu “ulusalcı”lara yanıttı!
Ulusal sermaye kalmadıysa, “ulusal pazar” da yoktur! “Ulusal üretim” de zırvalıktır! Ulusal ekonomiyi geliştirme de palavradır! Ulusal üretici güçler diye bir mesele de yoktur! (Bazı “ulusalcı”lar da, ülkemizde neredeyse herkesi işbirlikçi ilan ederek, bu değirmene su taşıyor!)
Bu sarmal, kırılmaz ve değişmez!
“Küreselleşme”yi, “küresel pazar olmak” sanan, mal alımı-satımı, alım satım komisyonculuğu sanan, her şeyi dışarıdan ithal etmeyi ülkeye hizmet, kalkınma ve büyüme sanan, Erdoğan ve benzer kafalar ülkenin yazgısını ellerinde tuttukları sürece.... değişmez!
“Her şeyi piyasaya” bırakan, piyasanın kendi mekanizmalarıyla ülkeyi kalkındıracağı masallarını “tek geçerli iktisat” tanrısı olarak bu ülkeye vaaz eden ulema takımı her şeyi belirlediği sürece... bu zincir kırılmaz.
Biz, krizlerle yaşamayı daha çooook sürdürürüz.
Şimdi yenisinin sinyalini veriyorlar: Cari açığı kapatacak tek şey, büyük bir devalüasyondur, yani YTL’nin büyük değer kaybetmesi ve dövizin pahalanmasıdır!
Aptallarım, pamuk eller cebe!
Kriiiiz vaaaar!
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
Piyasa Kapitalizmi Bir Hayal Perdesi mi?
Piyasa kimileri için hayal satılan bir pazardır. ABD’de Mortgage’ta reel değerin 85 katına çıkarılan bir yapay değerler zinciri tabii ki sonunda balon gibi patlayacaktır.
Kastelli’nin son noktada kendini öldürmesine yol açan olaylar zinciri, geçmişte “satılan hayali değerlerin” getirdiği son noktadır. Kendisinin de içinde bulunduğu vahşi kapitalizm onu yok etmiştir.
Silah pazarında, uyuşturucu pazarında “alınıp satılanlar reel şeylerdir”, ahlak dışı ve hukuk dışı olmaları iktisatta bir şey değiştirmez. Ama “mevduat sertifikası” olarak şişirilmiş yapay bir değeri gerçek değerler olarak piyasaya soktuğunuz zaman balon bir yerde patlayacaktır.
Mortgage ya da tasarruf mevduatı gibi gerçeğinin çok üzerinde yaratılıp insanlara sunulan “hayaletler”, sinemanın hayal perdesi gibi, “sanatsal bir gerçek değer” üretemezler. Alevlerle sarılan bir akrebin yaptığı gibi sistem kendi kendini eninde sonunda yok eder.
Alın teri karşılığında elde edilen gelirle alınan hayal ürünlerinin evlilikleri sonsuza kadar sürdürülemez. İşler iktisatta Yüzüklerin Efendisi’nde olduğu gibi yürümez.
Güneş sisteminde nasıl kendini ayakta tutan bir denge varsa iktisadi olayların da belirli dayanakları, ilkeleri ve uygulamaları bulunur. Değerler sistemi, bunun üzerine oturur.
Prof. Brian Arthur “dışsallıkları kullanarak”, piyasaların hiçbir zaman kendi kendine maksimizasyona gidemeyeceğini (ayakta duramayacağını) bilimsel olarak değişik yayımlarında ispatlamıştır.
Teknik ifadesi ile, “serbest piyasa kendi başına makro (ulusal) ekonomiyi iyiye götüremez (maksimize edemez)”. Aksine, “toplumsal yararı kötüye götüren dışsallıklar (fırsatlar) yaratıldığı için” sistem kendi kendini krize sokar.
Büyük devletler ne yaparlar?
Büyük kapitalist devletler serbest piyasanın ya da piyasa kapitalizminin içerde yarattığı bu çöküşü durdurmak için “dışarıda saldırıya geçerler”. ABD’in Ortadoğu’da yaptığı budur.
Büyük (ve kapitalist) devletler için “sürdürülebilir üstünlükler kuramı” adını verdiğim kurallar dizisi çalışmaya başlar. (*)
- Dış pazarları ele geçirme savaşları özellikle yaratılmak zorundadır.
- Petrol, doğalgaz, su gibi doğal kaynakları denetimleri altına sokma kavgasına girişirler.
“Sürdürülebilir üstünlükler kuramı” bir anlamda, vahşi kapitalizmin varlığını sürdürebilmesi için giderek daha da vahşi olmasını zorunlu kılar.
2003’te ABD ve İngiltere kendi halklarını da kandırarak yalan gerekçeler yaratmışlar ve Irak’ı işgal ederek petrol kaynaklarına (ve bölgeye) sömürü düzenini getirmişlerdir.
“Sürdürülebilir üstünlükler kuramı” kapitalist büyük devletler için mutlaka dışarıdan içeriye kaynak transferi ve stratejik kaynakların denetimini gerektirir.
- ABD (ve AB) Türkiye’nin en iyi doktor, mühendis ve iktisatçılarını kendi şirketlerine transfer eder. Bu en önemli “kaynak transferidir”.
- Amerikan ve AB şirketleri ve bankerleri Türkiye’nin piyasasını, borsasını sömürerek Türkiye’den kendi ülkelerine kaynak (kazanç) götürürler.
Kaynakların denetimi ve transferi için önce siyasal, entelektüel ve medyatik çevrelerin denetim altına alınarak altyapının hazırlanması gerekir. Bu çevreleri sanat ve tarikat alanlarına kadar uzatabiliriz.
ABD’nin Vietnam’a planlayarak saldırması, Irak’ın (Saddam’ın) İran’a savaş açması, Kuveyt oyunları ve nihayet Irak’ın parçalanarak işgali ABD (ve AB’nin) “üstünlüğünü sürdürebilmesinin vazgeçilmez koşuludur”.
Vahşileşen piyasa kapitalizmi
Geçmiş dönemlerde Avrupa kapitalizmi denizaşırı sömürgelerde İngiliz-Fransız, İspanyol-İngiliz, Alman-İngiliz çatışmalarıyla yaşanageldi.
21. yüzyılda post modern kapitalizm özünde hiç değişmemekle birlikte teknolojisinde ve ambalajında değişti.
- 2003 - 2008 yılları arasında Irak’ta, ABD ve AB kapitalizminin ayakta kalabilmesi için, şimdilik 1 milyon insan göz göre göre öldürüldü.
- Batı kapitalizmi “küresel üstünlüğünü sürdürmek için” sürekli saldırmak ve öldürmek zorundadır. Son iki yüz yıl içinde Afrika’yı yok ettiler, Asya’nın yarısını bitirdiler.
Teknolojinin gelişmesi bir yandan “piyasa kapitalizminin” eline yeni silahlar sunarken diğer yandan kendisi için bile riskleri arttırıyor.
Piyasa kapitalizminin işleyişi, kendi içlerinde dönemsel bunalımlar yaratıyor. Bu bunalımları ertelemek için “yeni saldırılar ve işgaller” kaçınılmaz hale geliyor.
“Sürdürülebilir Üstünlükler Kuramı” piyasa kapitalizminin üretmek zorunda olduğu çelişkilerin de bir kanıtıdır.
(*) Sürdürülebilir Üstünlükler Kuramı, “Dünyada ve Türkiye’de Büyük Sermaye” içinde sayfa 119-131 Truva, 2008.
Piyasa kimileri için hayal satılan bir pazardır. ABD’de Mortgage’ta reel değerin 85 katına çıkarılan bir yapay değerler zinciri tabii ki sonunda balon gibi patlayacaktır.
Kastelli’nin son noktada kendini öldürmesine yol açan olaylar zinciri, geçmişte “satılan hayali değerlerin” getirdiği son noktadır. Kendisinin de içinde bulunduğu vahşi kapitalizm onu yok etmiştir.
Silah pazarında, uyuşturucu pazarında “alınıp satılanlar reel şeylerdir”, ahlak dışı ve hukuk dışı olmaları iktisatta bir şey değiştirmez. Ama “mevduat sertifikası” olarak şişirilmiş yapay bir değeri gerçek değerler olarak piyasaya soktuğunuz zaman balon bir yerde patlayacaktır.
Mortgage ya da tasarruf mevduatı gibi gerçeğinin çok üzerinde yaratılıp insanlara sunulan “hayaletler”, sinemanın hayal perdesi gibi, “sanatsal bir gerçek değer” üretemezler. Alevlerle sarılan bir akrebin yaptığı gibi sistem kendi kendini eninde sonunda yok eder.
Alın teri karşılığında elde edilen gelirle alınan hayal ürünlerinin evlilikleri sonsuza kadar sürdürülemez. İşler iktisatta Yüzüklerin Efendisi’nde olduğu gibi yürümez.
Güneş sisteminde nasıl kendini ayakta tutan bir denge varsa iktisadi olayların da belirli dayanakları, ilkeleri ve uygulamaları bulunur. Değerler sistemi, bunun üzerine oturur.
Prof. Brian Arthur “dışsallıkları kullanarak”, piyasaların hiçbir zaman kendi kendine maksimizasyona gidemeyeceğini (ayakta duramayacağını) bilimsel olarak değişik yayımlarında ispatlamıştır.
Teknik ifadesi ile, “serbest piyasa kendi başına makro (ulusal) ekonomiyi iyiye götüremez (maksimize edemez)”. Aksine, “toplumsal yararı kötüye götüren dışsallıklar (fırsatlar) yaratıldığı için” sistem kendi kendini krize sokar.
Büyük devletler ne yaparlar?
Büyük kapitalist devletler serbest piyasanın ya da piyasa kapitalizminin içerde yarattığı bu çöküşü durdurmak için “dışarıda saldırıya geçerler”. ABD’in Ortadoğu’da yaptığı budur.
Büyük (ve kapitalist) devletler için “sürdürülebilir üstünlükler kuramı” adını verdiğim kurallar dizisi çalışmaya başlar. (*)
- Dış pazarları ele geçirme savaşları özellikle yaratılmak zorundadır.
- Petrol, doğalgaz, su gibi doğal kaynakları denetimleri altına sokma kavgasına girişirler.
“Sürdürülebilir üstünlükler kuramı” bir anlamda, vahşi kapitalizmin varlığını sürdürebilmesi için giderek daha da vahşi olmasını zorunlu kılar.
2003’te ABD ve İngiltere kendi halklarını da kandırarak yalan gerekçeler yaratmışlar ve Irak’ı işgal ederek petrol kaynaklarına (ve bölgeye) sömürü düzenini getirmişlerdir.
“Sürdürülebilir üstünlükler kuramı” kapitalist büyük devletler için mutlaka dışarıdan içeriye kaynak transferi ve stratejik kaynakların denetimini gerektirir.
- ABD (ve AB) Türkiye’nin en iyi doktor, mühendis ve iktisatçılarını kendi şirketlerine transfer eder. Bu en önemli “kaynak transferidir”.
- Amerikan ve AB şirketleri ve bankerleri Türkiye’nin piyasasını, borsasını sömürerek Türkiye’den kendi ülkelerine kaynak (kazanç) götürürler.
Kaynakların denetimi ve transferi için önce siyasal, entelektüel ve medyatik çevrelerin denetim altına alınarak altyapının hazırlanması gerekir. Bu çevreleri sanat ve tarikat alanlarına kadar uzatabiliriz.
ABD’nin Vietnam’a planlayarak saldırması, Irak’ın (Saddam’ın) İran’a savaş açması, Kuveyt oyunları ve nihayet Irak’ın parçalanarak işgali ABD (ve AB’nin) “üstünlüğünü sürdürebilmesinin vazgeçilmez koşuludur”.
Vahşileşen piyasa kapitalizmi
Geçmiş dönemlerde Avrupa kapitalizmi denizaşırı sömürgelerde İngiliz-Fransız, İspanyol-İngiliz, Alman-İngiliz çatışmalarıyla yaşanageldi.
21. yüzyılda post modern kapitalizm özünde hiç değişmemekle birlikte teknolojisinde ve ambalajında değişti.
- 2003 - 2008 yılları arasında Irak’ta, ABD ve AB kapitalizminin ayakta kalabilmesi için, şimdilik 1 milyon insan göz göre göre öldürüldü.
- Batı kapitalizmi “küresel üstünlüğünü sürdürmek için” sürekli saldırmak ve öldürmek zorundadır. Son iki yüz yıl içinde Afrika’yı yok ettiler, Asya’nın yarısını bitirdiler.
Teknolojinin gelişmesi bir yandan “piyasa kapitalizminin” eline yeni silahlar sunarken diğer yandan kendisi için bile riskleri arttırıyor.
Piyasa kapitalizminin işleyişi, kendi içlerinde dönemsel bunalımlar yaratıyor. Bu bunalımları ertelemek için “yeni saldırılar ve işgaller” kaçınılmaz hale geliyor.
“Sürdürülebilir Üstünlükler Kuramı” piyasa kapitalizminin üretmek zorunda olduğu çelişkilerin de bir kanıtıdır.
(*) Sürdürülebilir Üstünlükler Kuramı, “Dünyada ve Türkiye’de Büyük Sermaye” içinde sayfa 119-131 Truva, 2008.
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
KÜRESEL KRİZ..
Kriz can yakmaya devam ediyor.
Küresel finansın 5 devinden üçü battı, ikisi gün sayıyor
Peş peşe batıyorlar
‘Model çöküyor’ Mortgage krizinin faturası artık hesaplanamıyor. Finans piyasasının en güçlü devleri birer birer çöküyor. Finans piyasalarının muhalif sesi Roubini, Bear Stearns, Lehman Brothers ve Merrill Lynch’in ardından Goldman Sachs ve Morgan Stanley’in de batacağını söyledi. ABD’deki mortgage krizini ilk teşhis edenlerden biri olan Roubini, piyasa modelinin çöktüğünü ileri sürdü. NECDET ÇALIŞKAN’ın haberi ■
Finans dünyasının beş şahininden üçü battı. Geri kalan ikisi gün sayarken bankacı broker modeli tarih oluyor
Sırada iki dev daha var
© Finans piyasalarının muhalif sesi Roubini, Bear Stearns, Lehman Brothers ve Merrill Lynch’in ardından Goldman Sachs ve Morgan Stanley’in de batacağını söyledi.
NECDET ÇALIŞKAN
Öngörü ve raporlarıyla dünyanın en dikkat çekici ekonomistlerinden olan New York Üniversitesi ekonomi profesörü Nouriel Roubini, Lehman Brothers’ın batışını yeni bir sürecin başlangıcı olarak yorumladı. ABD’deki mortgage krizini ilk teşhis edenlerden biri olan Roubini, yatırım bankaları Bear Stearns, Lehman Brothers ve Merrill Lynch’in küresel finans sisteminden çekilmesinin ardından diğer yatırım bankalarının da batacağını söyledi. Uluslararası finans kuruluşu Bloomberg TV’ye konuşan Roubini, “Bağımsız borsa aracılarının hepsi yok olacak. Bu Bear Stearns’de oldu. Önceki gün Lehman Brothers ve Merrill Lynch’de oldu. Yarın Morgan Stanley ve Goldman Sachs’ın da başına gelecek. Yatırım bankalarının iş modeli temelden sakatlandı. Bu şekilde hayatta kalamazlar.”
Küresel piyasaların muhalif sesi olarak da adlandırılan Roubini, sermaye piyasalarında başkası adına alım satım yaparak (broker) bağımsız bir şekilde faaliyetlerini sürdürebilmenin mümkün olmadığını vurgulayarak 22 Temmuz’da da bu faaliyetleri yürüten yatırım bankalarını şu sözlerle uyarmıştı: “5 yıl içinde tüm bağımsız yatırım bankaları yok olacak.”
Yabancının karamsarlığı artıyor
©YASED Barometre Araştırması’na göre, yabancı yatırımcının çoğu ekonomik istikrarda kötüleşme bekliyor.
Ekonomi Servisi - Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) üyeleri arasında gerçekleştirdiği ve 6 ayda bir güncellenen Barometre Araştırması’nın yeni sonuçları YASED Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Uysal’ın katıldığı basın toplantısıyla açıklandı. Sonuçlar şöyle:
Yatırımcıların yüzde 55’i gelecek 6 ayda ekonomik istikrarın daha kötüye gideceğini düşünüyor.
Yüzde 82’si siyasi istikrarın geride kalan 6 ayda öncekinden, yüzde 62’si önümüzdeki 6 ayda bugünkünden daha kötü olacağını bekliyor.
Yüzde 80’i gelecek aylarda dünya ekonomisinde, yüzde 66’sı Türkiye ekonomisinde yavaşlama-durgunluk yaşanacağı görüşünü taşıyor.
Buna rağmen uluslararası yatırımcıların yüzde 61’i uzun vadeli baktıkları için Türkiye’de yeni yatırım planlıyor.
YASED üyeleri 2008 yılının ilk 6 ayında ciro hedeflerini yüzde 55.1, üretim hedeflerine yüzde 52.7, kârlılık hedeflerini yüzde 60.4, ihracat hedeflerini ise yüzde 43.3’lük paylarla büyük oranda ulaştıklarını düşünüyorlar.
Kriz can yakmaya devam ediyor.
Küresel finansın 5 devinden üçü battı, ikisi gün sayıyor
Peş peşe batıyorlar
‘Model çöküyor’ Mortgage krizinin faturası artık hesaplanamıyor. Finans piyasasının en güçlü devleri birer birer çöküyor. Finans piyasalarının muhalif sesi Roubini, Bear Stearns, Lehman Brothers ve Merrill Lynch’in ardından Goldman Sachs ve Morgan Stanley’in de batacağını söyledi. ABD’deki mortgage krizini ilk teşhis edenlerden biri olan Roubini, piyasa modelinin çöktüğünü ileri sürdü. NECDET ÇALIŞKAN’ın haberi ■
Finans dünyasının beş şahininden üçü battı. Geri kalan ikisi gün sayarken bankacı broker modeli tarih oluyor
Sırada iki dev daha var
© Finans piyasalarının muhalif sesi Roubini, Bear Stearns, Lehman Brothers ve Merrill Lynch’in ardından Goldman Sachs ve Morgan Stanley’in de batacağını söyledi.
NECDET ÇALIŞKAN
Öngörü ve raporlarıyla dünyanın en dikkat çekici ekonomistlerinden olan New York Üniversitesi ekonomi profesörü Nouriel Roubini, Lehman Brothers’ın batışını yeni bir sürecin başlangıcı olarak yorumladı. ABD’deki mortgage krizini ilk teşhis edenlerden biri olan Roubini, yatırım bankaları Bear Stearns, Lehman Brothers ve Merrill Lynch’in küresel finans sisteminden çekilmesinin ardından diğer yatırım bankalarının da batacağını söyledi. Uluslararası finans kuruluşu Bloomberg TV’ye konuşan Roubini, “Bağımsız borsa aracılarının hepsi yok olacak. Bu Bear Stearns’de oldu. Önceki gün Lehman Brothers ve Merrill Lynch’de oldu. Yarın Morgan Stanley ve Goldman Sachs’ın da başına gelecek. Yatırım bankalarının iş modeli temelden sakatlandı. Bu şekilde hayatta kalamazlar.”
Küresel piyasaların muhalif sesi olarak da adlandırılan Roubini, sermaye piyasalarında başkası adına alım satım yaparak (broker) bağımsız bir şekilde faaliyetlerini sürdürebilmenin mümkün olmadığını vurgulayarak 22 Temmuz’da da bu faaliyetleri yürüten yatırım bankalarını şu sözlerle uyarmıştı: “5 yıl içinde tüm bağımsız yatırım bankaları yok olacak.”
Yabancının karamsarlığı artıyor
©YASED Barometre Araştırması’na göre, yabancı yatırımcının çoğu ekonomik istikrarda kötüleşme bekliyor.
Ekonomi Servisi - Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) üyeleri arasında gerçekleştirdiği ve 6 ayda bir güncellenen Barometre Araştırması’nın yeni sonuçları YASED Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Uysal’ın katıldığı basın toplantısıyla açıklandı. Sonuçlar şöyle:
Yatırımcıların yüzde 55’i gelecek 6 ayda ekonomik istikrarın daha kötüye gideceğini düşünüyor.
Yüzde 82’si siyasi istikrarın geride kalan 6 ayda öncekinden, yüzde 62’si önümüzdeki 6 ayda bugünkünden daha kötü olacağını bekliyor.
Yüzde 80’i gelecek aylarda dünya ekonomisinde, yüzde 66’sı Türkiye ekonomisinde yavaşlama-durgunluk yaşanacağı görüşünü taşıyor.
Buna rağmen uluslararası yatırımcıların yüzde 61’i uzun vadeli baktıkları için Türkiye’de yeni yatırım planlıyor.
YASED üyeleri 2008 yılının ilk 6 ayında ciro hedeflerini yüzde 55.1, üretim hedeflerine yüzde 52.7, kârlılık hedeflerini yüzde 60.4, ihracat hedeflerini ise yüzde 43.3’lük paylarla büyük oranda ulaştıklarını düşünüyorlar.
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
Piyasaya iki bomba düştü
Piyasalar güne ABD'den gelen iki önemli kararla başladı. FED, piyasadaki gerilime rağmen faiz oranlarını değiştirmedi. Diğer bir karar ise bir süredir iflası tartışılan dünyanın en büyük sigortacısı American International Group'a (AIG) Amerikan Hükümeti'nin el koymasıydı.
ABD Merkez Bankası (FED), piyasadaki gerilime rağmen faiz oranlarını değiştirmedi. Yatırımcılar, FED'in kararından önce en azından çeyrek puanlık bir indirime neredeyse kesin gözüyle bakıyordu.
FED, piyasaların yakından beklediği faiz kararını açıklarken önemli bir sürprize imza attı. Aslında bundan bir hafta önce neredeyse hiç kimse FED'in bir faiz değişikliği yapmasını beklemezken, son iki günde yaşanan fırtına beklentilerin de değişmesine neden olmuştu. Hatta dün bir ara ABD vadeli işlemler piyasada faiz indirim beklentisi yüzde 100'e kadar çıkarken piyasalar 'çeyrek puan mı yarım puan mı' konusunu tartışmaya başlamıştı.
Uzmanlar FED kararını nasıl yorumladı?
ABD borsalarını ipten aldı
Ancak FED, dünkü hamlesi ile piyasa beklentilerinin tersine hareket etti. FED, faiz oranlarını değiştirmezken, yüzde 2 seviyesinde sabit bıraktı. Böylece faizler, nisan ayı başında gerilediği seviyesinde kalmış oldu.
Finansal tsunami sigortaya sıçradı
FED'den faiz kararının ardından yapılan açıklamada, hem büyümeye hem de enflasyona eşit şekilde yapılan vurgu dikkat çekti. Piyasalar son gelişmelerle birlikte FED'in ağırlığı büyümeye vermesini ve faizleri düşürmesini umuyordu. FED açıklamasında, "Büyümedeki aşağı yönlü riskler ve enflasyondaki yukarı yönlü riskler ikisi birlikte çok önemli konulardır" ifadesi kullanıldı.
FED'n kararı ile birlikte borsalardaki ilk tepki satış yönünde olurken, dolar ise euro karşısında değer kazandı. Ancak sonrasında FED'in sigorta devi AIG'i kurtaracağı yönündeki spekülasyonlarla borsalar toparlanırken dolar da aldığını geri verdi.
BUNLARA DiKKAT
FED'in açıklamasında dikat çeken bazı başlıklar şöyle:
* Piyasalardaki gerilim çok yükseldi
* İşgücü piyasası önümüzdeki dönemde zayıflayacak
* Sıkı kredi koşulları, gayrimenkuldeki düşüş ve ihracattaki yavaşlama büyümeyi olumsuz etkileyecek
* Düşük faiz oranları ve kredi piyasasındaki gerilimi azaltıcı yöndeki adımlar ekonomik büyümenin ileride tekrar canlanmasını sağlayacak.
Piyasalar güne ABD'den gelen iki önemli kararla başladı. FED, piyasadaki gerilime rağmen faiz oranlarını değiştirmedi. Diğer bir karar ise bir süredir iflası tartışılan dünyanın en büyük sigortacısı American International Group'a (AIG) Amerikan Hükümeti'nin el koymasıydı.
ABD Merkez Bankası (FED), piyasadaki gerilime rağmen faiz oranlarını değiştirmedi. Yatırımcılar, FED'in kararından önce en azından çeyrek puanlık bir indirime neredeyse kesin gözüyle bakıyordu.
FED, piyasaların yakından beklediği faiz kararını açıklarken önemli bir sürprize imza attı. Aslında bundan bir hafta önce neredeyse hiç kimse FED'in bir faiz değişikliği yapmasını beklemezken, son iki günde yaşanan fırtına beklentilerin de değişmesine neden olmuştu. Hatta dün bir ara ABD vadeli işlemler piyasada faiz indirim beklentisi yüzde 100'e kadar çıkarken piyasalar 'çeyrek puan mı yarım puan mı' konusunu tartışmaya başlamıştı.
Uzmanlar FED kararını nasıl yorumladı?
ABD borsalarını ipten aldı
Ancak FED, dünkü hamlesi ile piyasa beklentilerinin tersine hareket etti. FED, faiz oranlarını değiştirmezken, yüzde 2 seviyesinde sabit bıraktı. Böylece faizler, nisan ayı başında gerilediği seviyesinde kalmış oldu.
Finansal tsunami sigortaya sıçradı
FED'den faiz kararının ardından yapılan açıklamada, hem büyümeye hem de enflasyona eşit şekilde yapılan vurgu dikkat çekti. Piyasalar son gelişmelerle birlikte FED'in ağırlığı büyümeye vermesini ve faizleri düşürmesini umuyordu. FED açıklamasında, "Büyümedeki aşağı yönlü riskler ve enflasyondaki yukarı yönlü riskler ikisi birlikte çok önemli konulardır" ifadesi kullanıldı.
FED'n kararı ile birlikte borsalardaki ilk tepki satış yönünde olurken, dolar ise euro karşısında değer kazandı. Ancak sonrasında FED'in sigorta devi AIG'i kurtaracağı yönündeki spekülasyonlarla borsalar toparlanırken dolar da aldığını geri verdi.
BUNLARA DiKKAT
FED'in açıklamasında dikat çeken bazı başlıklar şöyle:
* Piyasalardaki gerilim çok yükseldi
* İşgücü piyasası önümüzdeki dönemde zayıflayacak
* Sıkı kredi koşulları, gayrimenkuldeki düşüş ve ihracattaki yavaşlama büyümeyi olumsuz etkileyecek
* Düşük faiz oranları ve kredi piyasasındaki gerilimi azaltıcı yöndeki adımlar ekonomik büyümenin ileride tekrar canlanmasını sağlayacak.
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
Türkiye’ye bakmaktan kendilerini görememişler!..
FENER- otel kayığına bir gün ara verelim de, bir başka derin mevzuya girelim ki, ahali ne mühim şahsiyet olduğumuzdan şüpheye düşmesin!..
Yarım akıllı, bir vakayı Beyaz Saray’a oturtup sekiz yıldır seyreden Amerikan ahalisi ağır bedel ödüyor, en azından Irak’ta katlettiği milyonlarca masumun ruhlarına çarpılıyorlar, gökdelenler zangır zangır sallanıyor!.. Hortumun girdabı, bizim gibi peşine takılmayı marifet sayanları da tehdit ediyor tabii!.
Bu Merrill Lynch ve Lehman Brothers dalgası siz de ne çağrışımlar yapıyor!?.
Bir de bu guruptan J.P Morgan vardır ki, her üçü, Türkiye’nin tepesine çöreklenmiş siyasi-ticari krema için çok önemli mevzuudur...
Efendim, bu kuruluşların Türkçe tanımı “Gariban ülkeleri iliğine kemiğine kadar sömürmek için ABD derini ile göbek bağı olan uluslararası tefeciler!..” şeklindedir... Kontrol edilen ülkelerde paranın hangi ellerde dolaşmasından, ittifak içerisindeki iktidarların yaratılmasına kadar uzayan, temel işlevleri vardır!..
Bendeniz bu “değerli” kuruluşlarla ilgili, 22 Temmuz seçimi öncesi yazdığım bir yazıyı sizlere yeniden aktarıp, hafıza tazeleyeyim dedim izninizle... Şöyle demişim...
“Dünyanın, en büyük yatırım bankası JP Morgan ve en büyük varlık yönetim şirketi Merrill Lynch, 22 Temmuz’dan aylar önce Türk halkına seçim sonuçlarını ilan etti: AKP tek başına iktidar, Meclis 3 partili”
Türkiye’de seçimler yapılmadan, Batı seçim sonucunu biliyordu!.. Mayıs başında JP Morgan, Türkiye’de yayınlanan “müttefik” mevkutelerinde Türk Milleti’ne ilan etti!..
“AKP yine tek başına iktidar olur, Meclis’e 3 parti girer...”
J.P Morgan malum kuruluş... Türkiye’deki seçimlerle ilgili araştırma yapmasını şöyle açıkladı: “Yatırımları bulunan ya da yatırım yapmak isteyen uluslararası yatırımcılara yönelik...”
Ve benzer şekilde gene mayıs başında öteki “kâhin” Merrill Lynch adlı kuruluştu... Şimdi burada soluklanalım!..
Merrill Lynch
Bu ikincisi yani “Dünyanın en büyük varlık yönetim şirketlerinden biri olan Merrill Lynch” şubat ayında (2007), Türkiye’de yaptırdığı bir anketi açıkladı. “Seçimden, yüzde doksan ihtimalle AKP iktidarı çıkacaktı!” açıklama böyle oldu... Türk Milleti’ne basın aracılığı ile açıklama yapan “sözcü” kimdi ona bakalım şimdi... Merrill Lynch, EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) Bölgesi Sabit Getirili Yatırımlar Stratejisti ve Makro Ekonomik Araştırmalar Bölümü Başkanı Mehmet Şimşek.
Bay Şimşek şunları söylemişti...
“Yaptırdığımız kamuoyu yoklamalarına göre, genel seçimlerde yüzde olasılıkla AK Parti ikinci bir dönemi kazanacak. Tek başına iktidar olma ve küçük bir parti ile koalisyon kurma ihtimali toplamı, yani iktidar olma ihtimali yüzde 90 civarında....”
Mehmet Şimşek, AKP’nin ekonomi politikasını övüyor ve Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı, Gül’ün başbakanlığını öngörüyor, bu duruma pürüzsüz ulaşılacağını söylüyor.
Şubat ayında bu açıklamayı Merrill Lynch adına yapan Mehmet Şimşek, şimdi AKP milletvekili ve ekonomi bakanlığı için aday. ( O günler..)
Peki başka nasıl özelliklere sahiptir bu Mehmet Şimşek?..Hikayeye bakın; Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün oğlu Ahmet Münir Gül, dünyanın önde gelen yatırım bankalarından Merrill Lynch’de göreve başladı. Oğul Gül, kimin yerine göreve başladı dersiniz?
AKP’nin yeni ‘ekonomi prensi’ Mehmet Şimşek’in... 15 Haziran 2006’da Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun oldu; tam 15 gün sonra Merill Lynch’de stajyer olarak işe girdi. Baba Gül’ün, Şimşek ile AKP’nin seçim kampanyasında, ‘Yanlış mesajlar veriyorsun Memo!’ şeklinde kulağını çekecek kadar abi-kardeş ilişkileri içinde olduğunu ayrıca hatırlatalım... Mehmet Şimşek, 1995 yıllarında ABD Ankara Büyükelçiliği’nde memur olarak çalışıyor iken, geniş bir peşmerge grubunun Saddam’ın zulmunden kurtarılıp, Kuzey Irak’tan Guam Adası’na seyahati esnasında bazı uzmanlara ‘rehberlik’ hizmeti de vermiş iddialar böyle...
Söz konusu kuruluşlar, tepeüstü çakılırken, Türkiye’de pek muteber kuruluşlar diye alayımıza yutturuluyordu!..
Neden acaba?..
FENER- otel kayığına bir gün ara verelim de, bir başka derin mevzuya girelim ki, ahali ne mühim şahsiyet olduğumuzdan şüpheye düşmesin!..
Yarım akıllı, bir vakayı Beyaz Saray’a oturtup sekiz yıldır seyreden Amerikan ahalisi ağır bedel ödüyor, en azından Irak’ta katlettiği milyonlarca masumun ruhlarına çarpılıyorlar, gökdelenler zangır zangır sallanıyor!.. Hortumun girdabı, bizim gibi peşine takılmayı marifet sayanları da tehdit ediyor tabii!.
Bu Merrill Lynch ve Lehman Brothers dalgası siz de ne çağrışımlar yapıyor!?.
Bir de bu guruptan J.P Morgan vardır ki, her üçü, Türkiye’nin tepesine çöreklenmiş siyasi-ticari krema için çok önemli mevzuudur...
Efendim, bu kuruluşların Türkçe tanımı “Gariban ülkeleri iliğine kemiğine kadar sömürmek için ABD derini ile göbek bağı olan uluslararası tefeciler!..” şeklindedir... Kontrol edilen ülkelerde paranın hangi ellerde dolaşmasından, ittifak içerisindeki iktidarların yaratılmasına kadar uzayan, temel işlevleri vardır!..
Bendeniz bu “değerli” kuruluşlarla ilgili, 22 Temmuz seçimi öncesi yazdığım bir yazıyı sizlere yeniden aktarıp, hafıza tazeleyeyim dedim izninizle... Şöyle demişim...
“Dünyanın, en büyük yatırım bankası JP Morgan ve en büyük varlık yönetim şirketi Merrill Lynch, 22 Temmuz’dan aylar önce Türk halkına seçim sonuçlarını ilan etti: AKP tek başına iktidar, Meclis 3 partili”
Türkiye’de seçimler yapılmadan, Batı seçim sonucunu biliyordu!.. Mayıs başında JP Morgan, Türkiye’de yayınlanan “müttefik” mevkutelerinde Türk Milleti’ne ilan etti!..
“AKP yine tek başına iktidar olur, Meclis’e 3 parti girer...”
J.P Morgan malum kuruluş... Türkiye’deki seçimlerle ilgili araştırma yapmasını şöyle açıkladı: “Yatırımları bulunan ya da yatırım yapmak isteyen uluslararası yatırımcılara yönelik...”
Ve benzer şekilde gene mayıs başında öteki “kâhin” Merrill Lynch adlı kuruluştu... Şimdi burada soluklanalım!..
Merrill Lynch
Bu ikincisi yani “Dünyanın en büyük varlık yönetim şirketlerinden biri olan Merrill Lynch” şubat ayında (2007), Türkiye’de yaptırdığı bir anketi açıkladı. “Seçimden, yüzde doksan ihtimalle AKP iktidarı çıkacaktı!” açıklama böyle oldu... Türk Milleti’ne basın aracılığı ile açıklama yapan “sözcü” kimdi ona bakalım şimdi... Merrill Lynch, EMEA (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) Bölgesi Sabit Getirili Yatırımlar Stratejisti ve Makro Ekonomik Araştırmalar Bölümü Başkanı Mehmet Şimşek.
Bay Şimşek şunları söylemişti...
“Yaptırdığımız kamuoyu yoklamalarına göre, genel seçimlerde yüzde olasılıkla AK Parti ikinci bir dönemi kazanacak. Tek başına iktidar olma ve küçük bir parti ile koalisyon kurma ihtimali toplamı, yani iktidar olma ihtimali yüzde 90 civarında....”
Mehmet Şimşek, AKP’nin ekonomi politikasını övüyor ve Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı, Gül’ün başbakanlığını öngörüyor, bu duruma pürüzsüz ulaşılacağını söylüyor.
Şubat ayında bu açıklamayı Merrill Lynch adına yapan Mehmet Şimşek, şimdi AKP milletvekili ve ekonomi bakanlığı için aday. ( O günler..)
Peki başka nasıl özelliklere sahiptir bu Mehmet Şimşek?..Hikayeye bakın; Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün oğlu Ahmet Münir Gül, dünyanın önde gelen yatırım bankalarından Merrill Lynch’de göreve başladı. Oğul Gül, kimin yerine göreve başladı dersiniz?
AKP’nin yeni ‘ekonomi prensi’ Mehmet Şimşek’in... 15 Haziran 2006’da Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun oldu; tam 15 gün sonra Merill Lynch’de stajyer olarak işe girdi. Baba Gül’ün, Şimşek ile AKP’nin seçim kampanyasında, ‘Yanlış mesajlar veriyorsun Memo!’ şeklinde kulağını çekecek kadar abi-kardeş ilişkileri içinde olduğunu ayrıca hatırlatalım... Mehmet Şimşek, 1995 yıllarında ABD Ankara Büyükelçiliği’nde memur olarak çalışıyor iken, geniş bir peşmerge grubunun Saddam’ın zulmunden kurtarılıp, Kuzey Irak’tan Guam Adası’na seyahati esnasında bazı uzmanlara ‘rehberlik’ hizmeti de vermiş iddialar böyle...
Söz konusu kuruluşlar, tepeüstü çakılırken, Türkiye’de pek muteber kuruluşlar diye alayımıza yutturuluyordu!..
Neden acaba?..
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
Sigorta devi AIG sallanıyor
Lehman’ın ardından gün sayan şirkete 20 milyar dolarlık kredi sağlanmasına karşın kan kaybı sürüyor
© Kredi derecelendirme kuruluşlarının şirketin kredi notunu düşürmeleri, sigorta devinin varlığını tehlikeye soktu.
Dünyanın en büyük sigorta şirketi ABD’li AIG zor dönemeçte. Konu hakkında yakından bilgi sahibi bir kaynak, Fed’in AIG için neler yapılabileceğini değerlendirmek üzere yatırım bankası Morgan Stanley’i görevlendirdiğini belirtti. Sene başından beri piyasa değerinin yüzde 92’sini yitiren AIG’nin hisseleri de pazartesi yüzde 61 değer kaybetti.
AIG’nin kredi notunun düşürülmesi şirketin daha fazla teminat göstermesine ve sigorta kontratlarının geçersiz olmasına sebep olabilir. Bu gelişmelerin firmanın hayatta kalmasını tehlikeye sokacak bir kısırdöngüye yol açabileceği belirtiliyor.
Wall Street’teki sorunlara özel sektörden çözüm aramaya devam eden Fed, diğer önlemlere ek olarak, AIG’ye destek amaçlı 70-75 milyar dolar değerinde bir fon hazırlanması olasılıklarını araştırmak üzere JPMorgan, Chase ve Goldman Sachs’ı görevlendirdi. Öte yandan, AIG’yi kurtarma planının başarısızlığının piyasalar için “faciaya” neden olabileceği yorumları yapılıyor.
Lehman’ın ardından gün sayan şirkete 20 milyar dolarlık kredi sağlanmasına karşın kan kaybı sürüyor
© Kredi derecelendirme kuruluşlarının şirketin kredi notunu düşürmeleri, sigorta devinin varlığını tehlikeye soktu.
Dünyanın en büyük sigorta şirketi ABD’li AIG zor dönemeçte. Konu hakkında yakından bilgi sahibi bir kaynak, Fed’in AIG için neler yapılabileceğini değerlendirmek üzere yatırım bankası Morgan Stanley’i görevlendirdiğini belirtti. Sene başından beri piyasa değerinin yüzde 92’sini yitiren AIG’nin hisseleri de pazartesi yüzde 61 değer kaybetti.
AIG’nin kredi notunun düşürülmesi şirketin daha fazla teminat göstermesine ve sigorta kontratlarının geçersiz olmasına sebep olabilir. Bu gelişmelerin firmanın hayatta kalmasını tehlikeye sokacak bir kısırdöngüye yol açabileceği belirtiliyor.
Wall Street’teki sorunlara özel sektörden çözüm aramaya devam eden Fed, diğer önlemlere ek olarak, AIG’ye destek amaçlı 70-75 milyar dolar değerinde bir fon hazırlanması olasılıklarını araştırmak üzere JPMorgan, Chase ve Goldman Sachs’ı görevlendirdi. Öte yandan, AIG’yi kurtarma planının başarısızlığının piyasalar için “faciaya” neden olabileceği yorumları yapılıyor.
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Re: KÜRESEL KRİZ - 3 AY İÇİNDE BEKLENEN BÜYÜK EKONOMİK ÇÖKÜŞ...
ABD sigorta devine el koydu
Bir süredir iflası tartışılan dünyanın en büyük sigortacısı American International Group'a (AIG) Amerikan hükümeti el koydu ve şirketi kurtardı.
ABD Merkez Bankası (FED), AIG'in yüzde 79.9 hissesini 85 milyar dolar borç vererek devraldı.
FED´den yapılan açıklamada "Verilen kredi AIG´in yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olacaktır" denildi.
LEHMAN'I BIRAKTI AIG'İ KURTARDI
ABD hükümeti bir süredir mali sorunlarla boğuşan finans devi Lehman'a yardım elini uzatmayarak iflasa etmişti. Ancak bu kez aynı şeyi yapmadı ve FED aracılığı ile AIG'i kurtarmayı tercih etti.
AIG iki yıl için aldığı 85 milyar dolar için LIBOR artı 8.5 puan faiz ödeyecek. Yüksek faizli bu borcun varlık satışı yolu ile ile kapatılması bekleniyor. AIG'den yapılan açıklamada da bu beklentiler doğrulanarak, "Borcun kapatılmasında varlık satışı yeterli olacaktır" denildi.
2006 yılında 193 milyar dolarlık şirketti
AIG’nin 2006 yılı sonunda 193 milyar dolar olan piyasa değeri, o tarihten bugüne kadar yüzde 93 oranında azaldı. AIG’nin üçüncü çeyrekteki zararı ise 6 milyar dolara yaklaşırken, şirketin bu yılki toplam zararı 25 milyar doları buldu.
Bir süredir iflası tartışılan dünyanın en büyük sigortacısı American International Group'a (AIG) Amerikan hükümeti el koydu ve şirketi kurtardı.
ABD Merkez Bankası (FED), AIG'in yüzde 79.9 hissesini 85 milyar dolar borç vererek devraldı.
FED´den yapılan açıklamada "Verilen kredi AIG´in yükümlülüklerini yerine getirmesine yardımcı olacaktır" denildi.
LEHMAN'I BIRAKTI AIG'İ KURTARDI
ABD hükümeti bir süredir mali sorunlarla boğuşan finans devi Lehman'a yardım elini uzatmayarak iflasa etmişti. Ancak bu kez aynı şeyi yapmadı ve FED aracılığı ile AIG'i kurtarmayı tercih etti.
AIG iki yıl için aldığı 85 milyar dolar için LIBOR artı 8.5 puan faiz ödeyecek. Yüksek faizli bu borcun varlık satışı yolu ile ile kapatılması bekleniyor. AIG'den yapılan açıklamada da bu beklentiler doğrulanarak, "Borcun kapatılmasında varlık satışı yeterli olacaktır" denildi.
2006 yılında 193 milyar dolarlık şirketti
AIG’nin 2006 yılı sonunda 193 milyar dolar olan piyasa değeri, o tarihten bugüne kadar yüzde 93 oranında azaldı. AIG’nin üçüncü çeyrekteki zararı ise 6 milyar dolara yaklaşırken, şirketin bu yılki toplam zararı 25 milyar doları buldu.
Ve… Birgün herkes ɑnlɑr, sevdiğinin kıymetini… Amɑ gidince, Amɑ bitince, Amɑ ölünce… Kısɑcɑ; İş işten geçince!
çelik kapı çeyiz
çelik kapı çeyiz
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 70 misafir